Yüzünü âhirete çeviren, kurtulur

İmân ile küfür birbirlerine zıt olduğu gibi, âhiret de, dünyânın zıddıdır. Dünyâ ve âhiret bir araya getirilemez. Âhireti kazanmak için, dünyâyı yani harâmları terk etmek lâzımdır. Dünyâyı terk etmek, iki türlüdür:
Birincisi, bütün harâm olan şeylerle berâber, mubâhları da, yani günâh olmayan lezzetlerin çoğunu da bırakıp, yaşamak için zarûrî olan miktârını kullanmaktır.
İkincisi, dünyâda harâm ve şüpheli şeylerden kaçıp mubâhları kullanmaktır.
Resûlullah efendimiz, eshâb-ı kirâmdan Mu’âz ibni Cebel hazretlerine hitaben buyuruyorlar ki:
(Yâ Mu’âz! Sana vasiyyet ederim ki, takvâ üzere ol! Hep doğru söyle. Ahdine sâdık ol. Emânete hıyânet etme. Yetîmlere merhamet et. Komşunun hakkını gözet. Kimseye kızma. Hep tatlı konuş. Her Müslümâna selâm ver. Kur’ân-ı kerîmin yolu olan fıkıh bilgilerini öğren ve bu bilgilerden ayrılma. Her işinde âhireti düşün. Hesâb gününe hâzırlan. Dünyâya gönül bağlama. Hep güzel, faydalı işler yap. Hiçbir Müslümânı kötüleme. Yalancı şâhitlik yapma. Doğru sözü kabûl eyle. Yeryüzünde fesât çıkarma. Her zamân, Allahı zikret. Gizli günâhlara gizli tövbe et. Âşikâr günâhlara âşikâr tövbe et!)

HİÇBİR İYİLİĞİ HOR GÖRME!..
Süfyân-ı Sevrî hazretleri, sevdiklerinden birine yaptıkları nasihatte buyuruyor ki:
“Kıymetli kardeşim! Cömert ol. Bununla Allahü teâlâ, sana hesâbını kolay yapar. Çok iyilik yap. Kabrinde sana arkadaş olurlar. Haramlardan sakın. Îmânın tadını duyarsın. Takvâ ve verâ ehli olup haramlardan ve şüphelilerden uzak duranlar ile oturup kalk. Allahü teâlâ âhiretini iyi yapar.
Dînin ve âhiretin husûsunda, Allahü teâlâdan korkan kimselerle istişâre et, onlara danış. Hayırlı işlerde acele et. Allahü teâlâ, seninle günah olan ve kötü şeyler arasına perde yapar. Allahü teâlâyı çok an, Allahü teâlâ seni dünyâya düşkün yapmaz.
Ölümü çok hatırlarsan, Allahü teâlâ, sana dünyâ işini hafîf kılar. Cennet’e kavuşmaya arzulu olursan, Allahü teâlâ seni beğendiği işleri yapmaya muvaffak kılar. Cehennem’den korkarsan, dünyâ musîbetleri sana hafif ve kolay gelir. Cennet ehlini seversen, kıyâmet günü onlarla berâber olursun. Günah işleyen ve kötülük yapanları sevmezsen, seni Allahü teâlâ sever. Müslümanlardan hiç kimseye kötü söz söyleme. Hiçbir iyiliği hor görme.
Açıkta ve gizlide ilk işin, Allahü teâlâdan korkup, yasakladığı şeylerden sakınmak olsun. Allahü teâlâdan şöyle kork:
Ölmüşsün, kabirde başına gelenleri görmüşsün, sonra kıyâmet kopup diriltilmişsin, sonra haşr olup, Allahü teâlânın huzûrunda durmuş dünyâda yaptıklarından hesâba çekiliyorsun, bu sıradaki sıkıntılarla karşılaşıyorsun, sonra Cennet ve Cehennem’e gidiyorsun. Eğer Cennet’e gidiyorsan, ebedî nîmetlere kavuşuyorsun, Cehennem’e gidersen, çeşit çeşit azaplar göreceksin ve orada olup, kurtulma da yok. İşte bütün bunları görüp, başına bir musîbet gelmesinden nasıl korkuyorsan, Allahü teâlâdan da öylece kork!”
Bir gün Peygamber efendimiz;
-Kalbe îmân nûru girince, o kalb genişler ve açılır, buyurunca orada hazır bulunan eshâb-ı kirâmdan bazıları;
-Yâ Resûlallah! O nûrun kalbe girmesinin alâmeti, işâreti nedir diye sual ederler. Resûlullah efendimiz cevap olarak;
-Alâmeti, kulun, yüzünü ebedî olan âhirete dönmesi, aldatan ve yoldan çıkaran dünyâdan ve ona tutulmaktan uzaklaşıp kurtulmasıdır buyururlar.

NAMAZ KILARKEN…
Âmir bin Abdullah hazretleri son derece huzûr ve huşû içinde namaz kılan, Allahü teâlânın sevgili kullarındandı. Namaz kılarken sanki tamâmen dünyâdan çıkar âhirete giderdi. Namaza durduktan sonra konuşulan hiçbir şeyi işitmez, yanında olup biten hiçbir şeyin farkına varmazdı. Kendisine;
-Namaz kılarken hatırınıza, bir şey gelir mi? diye soranlara;
-Evet, Allahü teâlânın huzûrunda hesâba çekileceğim gün ile, Cennetlik veya Cehennemlik mi olacağım korkusu gelir cevâbını vermiştir.
Netice olarak dünyâ, geçici ve aldatıcıdır. Kendini sevenlerin gönüllerini çalar. Âhiret ise dâimî ve sonsuzdur. Bu anlayışa eren, yüzünü geçici olan dünyâdan, sonsuzluk âlemi olan âhirete çevirir ve yolculuk için lâzım olan azıkları hazırlar. Hadis-i şerifte buyurulduğu gibi:
(Arzûsu âhiret olup, âhiret için çalışana, Allahü teâlâ dünyâyı hizmetçi yapar.)