Zamanının bir tekiydi

Ca’fer-i Sâdık hazretleri, fıkıh, hadîs ve tefsîr ilimlerinde zamanının bir tekiydi. Hattâ İmâm-ı a’zam Onun hakkında; “Ben ömrümde Ondan derin bir âlim görmedim” demiştir.
Her mârifette mâhir, her ilimde üstâddı.
Yumuşak huylu olup, kimseyi incitmez, her mü’mini, kendinden daha üstün bilirdi.
Birkaç kölesi vardı.
Bir gün onları çağırıp;
“Gelin sizinle bir sözleşme yapalım. Hangimiz Cehennemden kurtulursak, o kişi, hepimize şefâat etsin” buyurdu.
Çok duygulandılar.
Ve hayret içinde;
“Ey Allah Resûlünün evlâdı! Sizin şerefli ecdâdınız varken, bizim gibilerin şefâatine ihtiyâcınız olur mu?” dediler.
“Elbet olur” dedi.
Ve ardından;
“Ben, bu amelimle büyük dedeme lâyık bir evlât olamam diye size mürâcaat ediyorum” buyurdu.
Yaşı ilerlemişti.
İnzivâya çekildi.
Süfyân-ı Sevrî hazretleri; “Ey Ca’fer! Neden uzlete çekildin. İnsanlar senden istifâdeden mahrum kaldılar” dedi.
Önce bir şey demedi.
Sonra cevap verip;
“Şimdi böyle gerekiyor. Zîrâ zaman bozuldu, insanlar değişti. Kimsede vefâ kalmadı” buyurdu.

BİRİNE KIZARSANIZ…
Bir gün sohbetinde;
“Birine kızarsanız, yâhut biri size kızarsa, hemen iki rekât namâz kılıp tövbe edin” buyurdu.
Hikmetini sordular.
Cevâbında;
“Çünkü kusûru başkalarında değil, kendimizde arayacağız, kendimizi kusurlu göreceğiz” buyurdu.