Zeynelâbidîn Ayderûsî

Yemen’in büyük velilerinden. İsmi Ali bin Abdullah’tır. Zeynelâbidîn lakabıyla ve Ayderûsî nisbesiyle meşhûrdur. Tâc-ül-Ârifîn, Şeyh-ül-İslâm vel-müslimîn lakablarıyla da bilinir. 1576 (H.984) senesi Zilhicce ayında Yemen’in Terim şehrinde doğdu. 1631 (H.1041) senesinde aynı yerde vefât etti. Kabri, Cenân Beşşâr’daki babasının türbesindedir.

İlim ve fazîlet sâhibi asîl bir âileye mensûb olan Zeynelâbidîn Ayderûsî’nin çocukluğu doğum yeri olan Terîm’de geçti. Küçük yaşta ilim öğrenmeye başlayıp kısa sürede Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Babasının terbiyesinde yetişip ondan ilim tahsîl etti. Babası gece gündüz ilim ve ahlâkta yüksek derece sâhibi olması için özel gayret sarfetti. Hâfızası ve zekâsı çok kuvvetli olup, meseleleri kısa sürede kavrar ve ezberlerdi. Babasının huzûrunda oturmaz, ayakta dururdu. Tefsîr, fıkıh ve hadîs ilimleri ile diğer aklî ve naklî ilimleri öğrenen Zeynelâbidîn Ayderûsî, ilimde yüksek derece sâhibi oldu. Babasının sohbetlerinde bulunarak tasavvuf yolunda da ilerlerdi. Babası ona zâhirî ilimlerde diploma, tasavvuf yolunda halîfelik verdi ve hırka giydirdi.

Zamânındaki âlim ve velîlerin ilim meclislerinde, sohbetlerinde bulunarak zâhirî ve bâtınî ilimlerde yüksek dereceye ulaştı. Şeyh Zeyn ibni Hüseyin, Seyyidü’l-Celîl Abdurrahmân bin Muhammed Akîl, Şeyh Muhammed bin İsmâil, Seyyid Abdurrahmân Berûm bin Ali, Seyyid Abdullah bin Muhammed onun ilim öğrendiği hocalarından bâzılarıdır.

İlim ve fazîlette yüksek derece sâhibi olan Zeynelâbidîn Ayderûsî, akranlarından üstün oldu. Hocaları ona, fetvâ vermek, ders okutmak ve insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatmak husûsunda icâzet, diploma verdiler. İlk defâ tefsîr ilmi öğreterek ders vermeye başlayan Zeynelâbidîn Ayderûsî’nin şöhreti kısa zamanda etrafta duyuldu. Uzaktan yakından pekçok kimse gelerek onun ilim meclislerinde bulundular. Ders aldığı hocalardan bir cemâat de gelerek onun derslerini dinlediler. Hocası Abdurrahmân Berûm büyük bir âlim olmasına rağmen kitabını alır, onun derslerini dinlemeye gelirdi. Onun yetiştirdiği âlimlerden bâzıları; oğlu Câfer es-Sâdık, Abdurrahmân es-Sekkâf, Seyyid Hüseyin bin Abdullah, Şeyh Abdullah bin Sehl Bafadl, Ahmed bin Abdullah, Ömer bin Ahmed Bâşerâhî, Abdullah bin Ahmed el-Ayderûs, Seyyid Ömer bin Hüseyin bin Fakîh, Seyyid Abdullah Akîl el-Hinduvân gibi zâtlardır.

Zeynelâbidîn Ayderûsî babasının sağlığında ona çok saygı gösterip hayırlı duâsını almıştı. Babasının vefâtından sonra yerine geçip vazîfesini devâm ettirdi. Müslümanlara maddî ve mânevî her türlü yardımı yaparak gönüllerini kazandı. Kendini insanların hizmetine adadı. Bilhassa sıkıntılı ve ihtiyaç sâhibi kimselere çok yardım etti. Birçok hâdise ve fitnelerle karşılaştı. Onun üstünlüğünü kabûl etmeyip karşı çıkanlar oldu. Yüksek ahlâk sâhibi bir zât olduğu için, kendisine karşı çıkanlara ve kötülük yapanlara sabretti. Hattâ onların kötülüklerine karşı iyilik ve ihsânlarda bulundu. Kendisini söz ve hareketleriyle inciten kimselere hediyeler göndererek onların hak ve hakîkatı öğrenmelerine vesîle oldu.

Zeynelâbidîn Ayderûsî, zamânının devlet adamları ve sultanlarıyla iyi geçinir, onlara nasîhat ederdi. Sultan, seyyidlerin işlerini yürütme vazîfesini ona havâle etmişti. Zayıf, fakir ve sıkıntıda olanların yardımcısı olan Zeynelâbidîn Ayderûsî’nin, zâhirî ve bâtınî yönden üstünlüğü, zamânındaki insanlar tarafından kabûl edilmişti. İnsanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatarak onların dünyâda ve âhirette seâdete, kurtuluşa ermeleri için gayret etti. Tıb ilmiyle de uğraştı. İnsanların rûhen ve bedenen sağlam olmaları için çalıştı. Çeşitli sanat ve fenlerde de bilgi sâhibi olup, her sanatın ve fennin erbâbına mesleğiyle ilgili bilgiler verdi. Peygamber efendimizin ve Eshâb-ı kirâmın yaşadığı gibi yaşamaya çalıştı. Haramlardan ve şüphelilerden şiddetle sakındı. Peygamber efendimizi medheden bir kasîde yazdı. Zamânın ileri gelenlerine birçok mektuplar ve risâleler yazarak nasîhat etti. Sultana gelen mektuplara cevaplar yazdı. Zeydiyye imâmlarından Hasan bin Kâsım, Yemen’i istilâ ettiği zaman Hadramût Sultanına ve ileri gelenlerine mektup göndererek kendisine itâat etmelerini istedi. Zeynelâbidîn Ayderûsî, Zeydiyye imâmına cevâbî mektup yazdı ve ona nasîhatte bulundu.

Ömrünün son zamanlarında hastalanan Zeynelâbidîn Ayderûsî bir ara iyileşti. İnsanlar onun hastalığına üzülmüşlerdi. İyileşince sevindiler. Daha sonra kendisinde meydana gelen idrar yolu rahatsızlığı gün geçtikçe arttı. Fakat o, hâlinden hiç şikâyet etmedi. 1631 (H.1041) senesi Cemâziyelâhir ayının sonunda bir Pazar günü vefât etti. Vefâtını işitenler, mahzûn olup çok üzüldüler. Cenâze namazına başta Sultan Abdullah bin Ömer olmak üzere uzaktan yakından çok kimse geldi. Cenâzesi çok kalabalık oldu. Cenâze namazını kardeşinin oğlu Abdurrahmân es-Sekkâf kıldırdı. Cenân Beşşâr’daki babasının türbesinde defnedildi. Vefâtından sonra âlimler, velîler, şâirler onun hakkında mersiyeler söylediler ve onu medheden yazılar yazdılar.

Tefsîr, hadîs, fıkıh ve tasavvufla ilgili mevzûları çok açık ve anlaşılır halde îzâh eden, duyulmamış lügat ve nahiv meselelerini anlatan Zeynelâbidîn Ayderûsî’nin birçok eserinin olduğu, kaynaklarda yazılmakta ise de bunların isimleri verilmemiştir.

1) Meşre-ur-Revî; c.2, s.221

2) Hülâsâtü’l-Eser; c.3, s.166

3) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.16, s.254