Sehl bin Abdullah Tüsterî hazretlerine annesinden çok mal kalmıştı.
Tamamını fakirlere dağıttı.
Kimde ne alacağı varsa, onlara bağışlayıp hakkını helâl etti. Sonra Kâbe’yi tavaf için yollara düştü.
Kendi kendine;
“Ey nefsim! Dünya ile işin kalmadı. Sana, bundan sonra âhiret lâzım. Sakın dünyalık bir şey isteme benden. İstesen de vermeyeceğim” dedi.
Sonra Kûfe‘ye vardı.
O gün balık ekmek istedi canı.
Ama yapmadı nefsinin bu arzusunu. Az ileride bir un değirmeni ve etrafında dönen bir dolap beygirini gördü.
Hemen değirmenciye yanaşıp;
“Amca, şu dönen beygir için ne ücret ödüyorsun?” dedi.
“İki dirhem” deyince;
“Ben bu işi bir dirheme yaparım” dedi.?Adam;
“Peki yap” deyince, geçti atın yerine.
Akşama kadar, su çekti değirmene.
Akşamleyin bir dirhem ücretini alınca, nefsinin istediği balık ekmekten aldı ve;
“Bak ey nefsim! İstediğin oldu. Sen de Hak teâlâ’ya ibâdet yapacaksın. Sakın benden günah bir şey isteme, zîrâ kavuşamazsın!” dedi.
HAKLISIN!
Bu zât, bir gün sevdiği birine;
“Cennette büyük bir köşke sâhip olmak ister misin?” diye sordu.
Adamcağız;
“Tabii, çok isterim” deyince;
Buyurdu ki:
“Öyleyse haklı olduğun halde haksızlığı kabul et ve din kardeşine; “Sen haklısın!” de. Çünkü Peygamberimiz aleyhisselâm, böyle diyen kimseye Cennette köşk verileceğini haber veriyor, “Kefili de benim” buyuruyor.