Bir gün Sehl bin Abdullah Tüsterî hazretlerine biri gelip;
“Efendim, ben köseyim, duâ edin de sakalım çıksın” diye ricâ etti.
Büyük velî ona;
“Elini yüzüne sür!” buyurdu.
Adam sürünce şaşıp kaldı.
Zîrâ “bir tutam sakal” gelmişti eline.
Hem de gür olanından.
“Nasıl olur?” demeyin.
Allahü teâlâ her şeye kadirdir.
Cenâb-ı Hak çok sevdiği “Evliyâ kulları”nı mahcup etmemek için böyle kerâmetleri yaratır. O’nun her şeye gücü yeter.
İKİ NASİHAT
Bir gün de bir talebesi;
“Bana nasîhat eder misiniz” diye arz etti.
Büyük velî;
“Evlâdım, sana iki nasîhatim var. Birincisi, beş vakit namazını mutlaka kıl. Zarûri haller hâricinde kazaya bırakma” buyurdu.
Genç sordu:
“Zarûri haller nelerdir efendim?”
“Uyku ve unutmak. Bu hallerde de hemen kazâsını yaparsın. İkinci nasîhatim, annenin ve babanın duâsını al. Hele baba duâsı, Peygamberin ümmetine duâsı gibidir” buyurdu.
YÜK OLMA!
Bir gün de bu zâta;
“Efendim, İslâm ahlâkı nedir?” dediler.
Cevâben;
“İslâm ahlâkını çok târif edenler olmuş. Ama bir târif benim çok hoşuma gidiyor” buyurdu.
“O hangisi efendim? dediklerinde;
“Kimseye yük olmamak, bilâkis herkesin yükünü çekmektir. Böyle olan kimse herkes tarafından sevilir” buyurdu.