Sual: Hazret-i Mevlana’nın, (Hocamı buldum, aklımı bıraktım) sözü için, Selefî biri, (Aklı olmayanın dini yoktur. Aklını kullanmadan nasıl dine uyulur?) diyerek o zatın sözünü tenkit ediyor. Bu uygun mudur?
CEVAP: Eğer
o sözü İbni Teymiyye söylemiş olsaydı, altın yaldızla yazdırıp duvara
asarlardı. Onlar özellikle Hazret-i Mevlana’ya hep ters bakarlar. Yani
her sözünde yanlış ararlar.
o sözü İbni Teymiyye söylemiş olsaydı, altın yaldızla yazdırıp duvara
asarlardı. Onlar özellikle Hazret-i Mevlana’ya hep ters bakarlar. Yani
her sözünde yanlış ararlar.
Hazret-i Mevlana, aklı tenkit
etmiyor, (İlim ve marifet sahibi büyük bir zatı bulunca, kendi aklımı
onun aklından üstün görmem. Aklım bana, böyle büyük bir hocayı bulmamda
yardım etti. Bundan sonra hocama tâbi olur, onun bildirdiği yolda
giderim) demek istiyor.
etmiyor, (İlim ve marifet sahibi büyük bir zatı bulunca, kendi aklımı
onun aklından üstün görmem. Aklım bana, böyle büyük bir hocayı bulmamda
yardım etti. Bundan sonra hocama tâbi olur, onun bildirdiği yolda
giderim) demek istiyor.
Resulullah’ın vârisi olan Ehl-i sünnet
âlimi veya mürşid-i kâmil, bizim göremediğimiz çok şeyi görür. Mesela,
Hudeybiye Anlaşması’nda, müşrikler, akla aykırı ve çok ağır şartlar
ileri sürdüler. Resulullah, (İmzalayalım) buyurunca, oradaki Eshab-ı kiramın hepsi akıllarını atıp (Peki) dediler.
Çok geçmeden bu anlaşma müşriklerin aleyhine oldu. (Bu maddeyi
kaldıralım) diye geldiler. Böylece Eshab-ı kiram, akıllarını bırakıp
Resulullah’a uymakla isabet ettiklerini anladılar.
âlimi veya mürşid-i kâmil, bizim göremediğimiz çok şeyi görür. Mesela,
Hudeybiye Anlaşması’nda, müşrikler, akla aykırı ve çok ağır şartlar
ileri sürdüler. Resulullah, (İmzalayalım) buyurunca, oradaki Eshab-ı kiramın hepsi akıllarını atıp (Peki) dediler.
Çok geçmeden bu anlaşma müşriklerin aleyhine oldu. (Bu maddeyi
kaldıralım) diye geldiler. Böylece Eshab-ı kiram, akıllarını bırakıp
Resulullah’a uymakla isabet ettiklerini anladılar.
Hudeybiye
Anlaşması’na göre, bir müşrik, Müslüman olursa, Müslümanlar bunu
aralarına alamayacak, o kişi perişan olacak, tekrar müşrik olmaya
zorlanmış olacaktı. Müslüman olduktan sonra tekrar mürted olanı ise,
müşrikler tekrar saflarına alacaktı. Görünüşte bu anlaşma, Müslümanların
aleyhine idi. Peygamber efendimiz, neticeyi peygamberlik nuruyla görüp
imzaladı. Anlaşma Müslümanların lehine neticelenince, müşrikler,
anlaşmayı bozmak zorunda kaldılar. (M. Ledünniyye)
Anlaşması’na göre, bir müşrik, Müslüman olursa, Müslümanlar bunu
aralarına alamayacak, o kişi perişan olacak, tekrar müşrik olmaya
zorlanmış olacaktı. Müslüman olduktan sonra tekrar mürted olanı ise,
müşrikler tekrar saflarına alacaktı. Görünüşte bu anlaşma, Müslümanların
aleyhine idi. Peygamber efendimiz, neticeyi peygamberlik nuruyla görüp
imzaladı. Anlaşma Müslümanların lehine neticelenince, müşrikler,
anlaşmayı bozmak zorunda kaldılar. (M. Ledünniyye)
Hudeybiye
Anlaşması’nda olduğu gibi, yanlış gibi görünen bazı şeylerin doğru
olduğu, doğru görünen şeylerin ise, yanlış olduğu zamanla
anlaşılabiliyor. Bir âyet-i kerime meali:
Anlaşması’nda olduğu gibi, yanlış gibi görünen bazı şeylerin doğru
olduğu, doğru görünen şeylerin ise, yanlış olduğu zamanla
anlaşılabiliyor. Bir âyet-i kerime meali:
(Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bekara 216]
O
hâlde, Hazret-i Mevlana’nın buyurduğu gibi, aklımız almasa da, Allah’a,
Resulullah’a ve Resulullah’ın vârisleri olan âlimlere uymak gerekiyor.
Bir beyt:
hâlde, Hazret-i Mevlana’nın buyurduğu gibi, aklımız almasa da, Allah’a,
Resulullah’a ve Resulullah’ın vârisleri olan âlimlere uymak gerekiyor.
Bir beyt:
Göz dese de, bu çöldür, din, göl derse o göldür,
Hak emri karşısında, göz ve aklını öldür!