Yemen’de yalancı Peygamberlerden Esved-i Ansî, Allah dostlarından Ebu Müslim Havlânî hazretlerini sorguya çekip; “Hazret-i Muhammed’in Peygamber olduğuna inanır mısın?” diye sordu.
Büyük veli;
“İnanırım” dedi.
Tekrar sorup;
“Benim Peygamber olduğuma inanır mısın?” dediğinde; “İşitmiyorum” cevabını verdi. Kızıp, onu öldürmeye karar verdi.
Ve emretti hemen:
“Çabuk ateş yakın!”
Büyük bir ateş yaktılar.
Bir müddet beklediler.
Ateş iyice alevlenip, kızarıp, yanına yaklaşılmaz bir hale gelince, Ebu Müslim Havlânî hazretlerini o ateşin içine attılar.
Lâkin ateş yakmadı.
Ve anında söndü.
Böyle şeye ilk defa şahit oluyorlardı. Adamları, Esved-i Ansî’ye; “Bunu buradan sür, yoksa memleketini karıştırır” dediler.
O da onlara dönüp;
“Haklısınız” dedi.
Ve çıkardı Yemen’den. O da Medine’ye gitti. O sırada Hazret-i Ebu Bekr halife idi. Hazret-i Ömer, Ebu Müslim hazretleriyle karşılaşıp sordu:
“Nereden geliyorsun?”
“Yemen’den.”
“Allahü tealanın düşmanı olan Esved-i Ansî’nin ateşe attığı ve ateşin yakmadığı Müslim kardeşimiz ne haldedir?” diye sordu.
O da cevap verip;
“O benim” dedi.
Bu cevabı işitince, kalkıp alnından öptü ve Hazret-i Ebu Bekr’in huzuruna götürüp; “Yâ Eba Bekr! Allahü tealaya hamd olsun ki, Muhammed aleyhisselamın ümmetinden İbrahim aleyhisselam gibi ateşin yakmadığı birini görmeyi bize nasib etti” buyurdu.