Fıkıh Âlimi Cemâlüddîn Ahmed Gaznevî

Cemâlüddîn Ahmed Gaznevî hazretleri Hanefi fıkıh âlimidir. Afganistan’da Gazne’de doğdu. Meşhur Hanefî fıkıh âlimi Kâşânî’nin önce gelen talebelerindendir. İcazet aldıktan sonra Halep’e gitti ve burada çok talebe yetiştirdi. 593 (m. 1197)’de Halep’te vefat etti.

Bir dersinde şunları anlattı:

Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” yapdığı ve kaçındığı şeyler iki kısımdır: Birisi, ibâdet olarak yaptığı ve kaçındığı şeylerdir. Her Müslümânın bunlara tâbi olması lâzımdır. Bunlara uymayan şeyler bid’attir. İkincisi, âdet olarak yanî, bulundukları şehrin ve o memleketlerdeki insanların yapmakta oldukları şeylerdir. Bunları da beğenmeyen, çirkin diyen, kâfir olur. Fakat bunları yapmak mecbûrî değildir. Bunlara uymayan şey bid’at değildir. Bunları yapıp yapmamak memleketlerin ve insanların âdetlerine bağlıdır. Mübâh kısmındandırlar. Din ile bağlılıkları yoktur. Her memleketin âdeti, başka başkadır. Hattâ bir memleketin âdeti zamânla değişir. İbâdetler dört kısımdır:
Farz, vâcib, sünnet, nâfile. Allahü teâlânın açık olarak bildirdiği emirlerine (Farz) denir. Açık olmayıp, zan ederek anlaşılan emirlerine (Vâcib) denir. Farz veyâ vâcib olmayıp, Resûlullahın kendiliğinden emrettiği veyâ yaptığı ibâdetlere (Sünnet) denir. Bunları devâmlı yaparak, nâdiren terk etmiş ve terk edenlere bir şey dememiş ise, (Sünnet-i hüdâ) veyâ (Müekked sünnet) denir. Bunlar İslâm dîninin şiârıdır. Yanî, bu dîne mahsûsturlar. Başka dinlerde yoktur. Vâcibleri terk edeni görünce, terk etmesine mâni olurdu. Kendisi ara sıra terk etmiş ise, (Sünnet-i gayr-ı müekkede) denir. Müekked sünneti, özürsüz olarak devâmlı terk etmek mekrûh olur. Küçük günâh olur. Allahü teâlâ, bütün ibâdetlere sevap vereceğini vadetti. Fakat ibâdete sevap verilmesi için, niyet etmek lâzımdır. Niyet, emre itâat ve Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için yapdığını kalbinden geçirmek demektir. Bu üç kısım ibâdeti belli zamânlarda yapmaya (Edâ etmek) denir. Zamânında yapmayıp, zamân geçtikden sonra yapmaya (Kazâ etmek) denir. Edâ veyâ kazâ ettikten sonra, kendiliğinden tekrâr yapmaya (Nâfile ibâdet) denir. Farzları ve vâcibleri nâfile olarak yapmak, müekked sünnetleri yapmaktan dahâ çok sevap olur.

Resûlullahın  ibâdet olarak değil de, âdet olarak, devâmlı yaptığı şeylere (Sünnet-i zevâid) denir.

Comments are closed.