Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz…

Hayırlı evlât en büyük nimetlerden biridir. Biz öldükten sonra da hayır defterimiz kapanmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: 
“İnsan ölünce amel defteri kapanır. Üç sınıf insan hariç. Birincisi; sadaka-i cariye (Cami, Kur’an-ı kerim kursu, hastane, köprü gibi) bir eser yaptıran. İkincisi; hayırlı evlât bırakan. Üçüncüsü; talebe yetiştiren, faydalı kitap yazan.”
Bu, büyük bir bahtiyarlıktır. Dünya ile alâkası kesilmiş olmasına rağmen; bu üç kişinin her biri kabrinde ibadet ediyor ve sevap kazanabiliyor…
Hayırlı evlât yetiştirmek insanın en büyük gayesi olmalıdır. Mukaddes değerlerimizin muhafazası onlarla mümkündür. Bizden sonra hayatımızı onlar devam ettireceklerdir. Bizim yerimize onlar geçecek. Ya bizim yüz akımız veya yüz karamız olacaklardır. 
Evlâda bırakılacak en kıymetli miras da, iyi bir terbiye ve güzel bir ahlâktır.
“BÜYÜK İYİLİK YAPTIM”
Hayırlı evlât sahibi olabilmek için erkek, saliha bir hanımla evlenmeli, hanımlar da salih bir erkekle hayatını birleştirmelidir. 
Bir adam çocuklarına demiş ki: 
“Yavrularım benim sizde iyiliklerim çoktur. Siz daha dünyaya gelmeden de size büyük iyilik yaptım.” Çocukları dediler ki: 
“Biz dünyaya geldikten sonra iyiliklerin sayılmayacak kadar çoktur. Yemedin yedirdin, içmedin içirdin, bizi büyüttün. Biz daha dünyada yokken bizde ne iyiliklerin olabilir?” Baba şöyle cevap verdi: 
“Size saliha bir anne seçtim. Bu yetmez mi?”
Hayırlı evlâda sahip olabilmek için, baba ve anne haram lokmalardan sakınmalı, annesi çocuğuna helâl süt emzirmelidir. Haramdan meydana gelmiş bir bedenden hayır beklemek abes olur…
???
Bir adam dükkânında çocuğunu dövüyormuş. Vurduğu her sopada da Besmele çekiyormuş. Yoldan geçen birinin dikkatini çekmiş, biraz seyrettikten sonra sormuş; 
-Bunu niçin dövüyorsun? O da; 
-Bu benim oğlumdur, beni dinlemiyor, bana karşı geliyor. Onun için dövüyorum, demiş. 
-Peki niçin her sopada Besmele çekiyorsun? diye sormuş. O da; 
-Tesir etsin diye cevap vermiş.
Hadiseye şahit olan adam ona şöyle demiş: 
-Sen Besmeleyi çekmekte geç kalmışsın. Onun annesi ile buluştuğun zaman çekecektin!..
***
Çocuk dünyaya geldiğinde kulağına ezan ve ikâmet okunur. Güzel bir isim verilir. Yedi yaşında namaz öğretilir. Dinimizin bilinmesini emrettiği şeyler ona bildirilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: 
“Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evlerinizde ve emirleriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmelisiniz! Öğretmez iseniz mes’ul olursunuz!” Bir diğer Hadis-i şerifte de; 
“Çok Müslüman evlâdı, babaları yüzünden Veyl ismindeki Cehenneme gireceklerdir. Bunların babaları, yalnız para kazanmak ve keyif sürmek hırsına düşüp ve yalnız dünya işleri arkasında koşup, evlâtlarına Müslümanlığı ve Kur’an-ı kerimi öğretmediler. Ben böyle babalardan uzağım. Onlar da benden uzaktırlar” buyurulmaktadır.
“ŞİKÂYETE HAKKIN YOK”
Bir adam oğlunun elinden tutar, Hazreti Ömer’e (radıyallahü anh) gelir. Oğlundan şikâyetçi olur ve;
-Bu evlâdım beni dinlemiyor, bana karşı geliyor, cezası ne ise verin, der. 
Halife-i Müslimin sorar; 
-Sen bu çocuğa dinini öğrettin mi, Kur’an-ı kerimi okuttun mu? 
O da “hayır” diye cevap verir, sebebini de şöyle açıklar: 
-Ben çiftçiyim sabah erken saatte tarlaya gider, akşama kadar çalışırım. Eve yorgun dönerim. Çocuğumla ilgilenecek vakit bulamıyorum.
Bunun üzerine Hazreti Ömer ona; 
-Senin çocuğundan şikâyet etmeye hakkın yoktur. Onun senden şikâyet etmeye hakkı vardır. Sen çocuğuna tarla kadar da önem vermemişsin, diye azarlar…
Yavrularımızın yalnız dünya hayatını değil, ahiret hayatını da hesaba katmalıyız. Tahrim suresi 6. ayet-i kerimesinde meâlen şöyle buyurulmaktadır: 
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!”

Comments are closed.