İşini bırakma!..

Bedî’üddîn Sehârenpûrî “rahmetullahi aleyh” İmâm-ı Rabbânî hazretlerine talebe olmadan önce zaman zaman hazret-i İmâm’ın sohbetlerini dinlemeye giderdi.
Ama bir gün..
Bir kız gördü.
Ona âşık oldu. O günden îtibâren namazı bıraktı ve günahlara daldı. Ama hocası İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin himmet ve teveccühleriyle kendine geldi.
Günahı terk etti.
Pişman oldu.
Tövbe etti. Ve tasavvufta yüksek derecelere kavuştu. Bir gün İmâm-ı Rabbânî hazretlerine; “Memuriyeti bırakıp, hep hizmetinizle şereflenmek istiyorum” diye arz etti.
Hazreti İmâm;
“Öyle yapma” dedi.
“İşini bırakma” buyurdu. Bedîüddîn ne kadar ısrâr ettiyse de hazret-i İmâm râzı olmadılar. Yıllar sonra İmâm-ı Rabbânî hazretleri Onu çağırdı.
İcâzetini verdi.
O da icâzeti aldı.
Şehrine vardı. Dostlarından biri Onu yolcu ederken; “Efendim, babam vefat etti. Hâlini merak ediyorum, acaba azâbda mı, yoksa ni’mette midir?” diye sordu.
O başını eğdi.
Gözünü kapadı.
Sonra açıp; “Şu boyda, şu evsafta, şu kıyâfette bir şahıs gördüm ve hâlini sordum: ‘İyiyim, bana yüksek makâm verdiler. O makâmdan buraya gelmek istemezdim, ama siz çağırınca geldim’ diyor” buyurdu.
Adam sevindi.
Ve kendisine;
“Efendim, benim babam, tam sizin târif ettiğiniz gibidir” dedi. Hâlbuki Şeyh Bedî’uddîn hazretleri, onun babasını hiç görmemişti ve tanımazdı.

Comments are closed.