Şeyhîzâde Damad Efendi Osmanlı âlimlerindendir. Babası Gelibolulu Şeyhî Mehmed Efendi’ye nisbetle “Şeyhîzâde”, Şeyhülislâm Abdürrahim Efendi’nin damadı olduğu için “Damad Efendi” olarak bilinir. Şeyhülislâm Zekeriyyâzâde Yahyâ Efendi’nin mülâzemetinde bulundu. Müderrislik, kadılık, Anadolu ve Rumeli Kadıaskerliği yaptı. 1078’de (m. 1667) vefat etti.
Buyurdu ki:
(Amâl-i sâliha), İslâmın beş rüknü, direğidir. İslâmın bu beş temelini, bir kimse hakkı ile, kusursuz yaparsa, Cehennemden kurtulması kuvvetle umulur. Çünkü bunlar, aslında sâlih işler olup, insanı günâhlardan ve çirkin şeyleri yapmaktan korur. Nitekim, Ankebût sûresi, kırkbeşinci âyetinde meâlen, (Kusursuz kılınan bir namaz, insanı pis, çirkin işleri işlemekten korur) buyuruldu. Bir insana, İslâmın beş şartını yerine getirmek nasip olursa, nîmetlerin şükrünü yapmış olur. Şükrü yapınca, Cehennem azâbından kurtulmuş olur. Çünkü, Nisâ sûresi, yüzkırkaltıncı âyetinde meâlen, (Îman eder ve şükrederseniz, azap yapmam) buyuruldu. O hâlde, İslâmın beş şartını yerine getirmeye cân ve gönülden çalışmalıdır. Bu beş arasında bedenle yapılacakların en önemlisi, namazdır ki, dînin direğidir. Namazın edeplerinden bir edebi kaçırmayarak kılmaya gayret etmelidir. Namaz tam kılınabildi ise, İslâmın esas ve büyük temeli kurulmuş olur. Cehennemden kurtaran sağlam ip yakalanmış olur.
Namaza dururken, (Allahü ekber) demek, (Allahü teâlânın, hiçbir mahlûkun ibâdetine muhtaç olmadığını, her bakımdan hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını, insanların namazlarının, Ona faydası olmayacağını) bildirmektedir. Namaz içindeki tekbîrler ise, (Allahü teâlâya karşı yakışır bir ibâdet yapmaya liyâkat ve gücümüz olmadığını) gösterir. Rükûdaki tesbîhlerde de, bu mânâ bulunduğu için, rükûdan sonra, tekbîr emrolunmadı. Hâlbuki, secde tesbîhlerinden sonra emrolundu. Çünkü, secde tevâzu ve aşağılığın en ziyâdesi ve zillet ve küçüklüğün son derecesi olduğundan, bunu yapınca, hakkı ile, tâm ibâdet etmiş sanılır. Bu düşünceden korunmak için secdelerde yatıp kalkarken, tekbîr söylemek sünnet olduğu gibi, secde tesbîhlerinde âlâ demek emrolundu.
Namaz, müminin mîracı olduğu için, namazın sonunda, Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) mîraç gecesinde söylemekle şereflendiği kelimeleri [yâni, ettehıyyâtüyü] okumak emrolundu. O hâlde, namaz kılan bir kimse, namazı kendine mîraç yapmalı. Allahü teâlâya yakınlığının nihâyetini namazda aramalıdır.