Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” âdeti üzere bir gece şehri dolaşıyordu ki, bir evden konuşmalar duydu. Anne kız münâkaşa ediyorlardı:
“Kızım, süte su kat!”
“Katmayalım anne.”
“Kat diyorum sana!”
“Lütfen anneciğim ısrâr etme. Helâl kazancımıza haram karıştırmayalım.”
“Bir ölçek kızım.”
“Anneciğim bunun azı da haramdır. Hem Halîfe; süte su katmayın! demiyor mu?”
“Gece vakti halîfe bizi nerden görecek?”
“O görmezse Allah görür anneciğim.”
Kadın sustu.
Israr etmeyip;
“Haklısın kızım” dedi. Hazret-i Ömer duymuştu bütün bu konuşmaları. Oradan doğruca eve geldi.
Oğlunu çağırıp;
“Sana gâyet takvâ ehli bir kız buldum, onunla evlenmek ister misin evlâdım?” diye sordu.
Oğlu cevâben;
“Siz bilirsiniz babacığım” deyince, sabah doğruca o eve gidip çaldı kapıyı. Kadın, karşısında Halîfeyi gördü.
Çok korktu.
Ve içinden;
“Eyvâh! Geceki konuşmalarımızı eğer Halîfe duyduysa yandım gitti demektir” diye düşündü.
Sonra da;
“Buyurun efendim” diyerek Halîfeyi içeri aldı. Hazret-i Ömer; “Ey hâtun! Dün geceki konuşmalarınızı duydum. Kızının sözleri hoşuma gitti. Allahın emriyle, kızını oğluma istemeye geldim” buyurdu.
Kadın şaşırdı.
Heyecanlandı.
Ne diyeceğini bilemedi ve büyük sevinç içinde; “Hayhay efendim, bizim için şereftir” dedi.
Ve evlendiler.
İhlâsı sebebiyle kızın dünyâsı da mâmur oldu, âhireti de. Ömer bin Abdülazîz bu mübârek hanımın torunudur.