Kuds-i şerîf hakkında…

Kuds-i şerîf hakkında…


Kudüs, Hazret-i Ömer’in hilâfeti zamanında fethedildi. Halife, 638 yılında Medine-i münevvereden Kuds-i şerîfe gelerek şehri teslîm aldı.

 

Kuds-i şerîf, Müslümânlar tarafından, Hulefâ-i râşidînin 2.si olan Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)in hilâfeti zamanında fethedildi. Aşere-i mübeşşereden Ebû Ubeyde ibül-Cerrâh (radıyallahü anh)in başkumandânlığındaki İslâm ordusu, Bizans İmparatoru Heraklius’un ordularıyla yaptığı muhârebelerde, onları mağlûb edip Şâm, Gazze, Nablus ve Yafa şehirlerini fethettiler.

Amr bin Âs (radıyallahü anh)’ın ordusu ise, Rûm ordusunu perişân edince, Kudüs’ün teslîm edilmesi için haber gönderdi. Ama Kudüs’ün ileri gelenleri, Halîfe’nin bizzât kendisinin gelip temînât vermesi şartıyla, Kudüs’ü teslîm edebileceklerini bildirdiler. İşte bundan dolayı, Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), 638 yılında Medine-i münevvereden Kuds-i şerîfe gelerek şehri teslîm aldı.

Emevîler, Abbâsîler, Tolunoğulları, İhşîdîler, Fâtımîler, Selçûklular, Zengîler, Eyyûbîler, Memlûklüler ve nihâyet Osmânlıların hâkimiyetinde (Müslümânlarda) toplam 1.200 sene kalan Kudüs, 88 sene haçlıların işgâline uğramış, büyük sultân Salâhaddîn-i Eyyûbî’nin 1187’de orayı tekrâren fethetmesiyle, yeniden Müslümânların eline geçmiştir. İslam devletleri, oraya çok güzel hizmetler yapmışlardır.

Yavuz Sultân Selîm Hân’ın Mısır’ı fethetmesiyle, Memlûklülerden 1516 yılı sonunda Kudüs de alınmış ve tâm 401 sene Osmânlı Devleti’nin hâkimiyetinde kalmıştır. Osmanlının son dönemlerinde, 17.100 kilometrekare yüzölçümüne sâhip müstakil bir sancak idi. Doğrudan Dâhiliye Nezâretine bağlı olarak merkezden tayîn edilen bir “Kuds-i şerîf Mutasarrıfı” tarafından idâre edilirdi. Bu dört asır zarfında, Müslümânlar oraya çok saygı göstermişler, orada sâdece Müslümânlar değil, Hıristiyânlar da, Yahûdîler de, huzur ve refâh içerisinde yaşamışlardır. Osmânlılar, Kudüs’e gerekli bütçeyi fazla fazla ayırıp oraları çok güzel bir şekilde devamlı surette imâr etmişlerdir.

Osmânlı Devleti, 11 Aralık 1917’de Kudüs’ten çıkıp İngilizler oraya girince, 1.200 senelik bu mübârek İslâm beldesindeki dört asırlık Osmânlı dönemindeki huzûr da maalesef sona ermiştir.

Em. Kd. Bnb. Müh. Dr. Târihçi İbrâhîm Pâzân’ın da ifâde ettiği gibi:

“1917’de İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, Siyonist lider Baron Edmond de Rothschild’e yazdığı mektupta, Filistîn’de bir Yahûdî devletinin kurulmasını İngiltere’nin destekleyeceğini bildirdi. Bu deklarasyona güvenen Yahudiler, Filistîn topraklarına süratle yerleşmeye başladılar. 1922 yılında, Filistîn’deki Yahûdî nüfusu, 83 binden 467 bine çıktı.

1947 yılına gelindiğinde, bölgeyi elinde tutan İngiltere, Filistîn toprakları üzerindeki çatışmaları sonlandırmak için, BM’ye mürâcaatta bulundu. Kurulan Filistîn Özel Komisyonu, Filistîn’in en verimli kısımlarını oluşturan %55’lik kısmını Yahûdîlere, geri kalan verimsiz toprakları ve çölleri ise Araplara bırakan bir plan teklîf etti.

Bu arada İngiltere, BM’deki oylamayı beklemeden, 15 Mayıs 1948’de Filistîn manda idâresinin sona ereceğini deklare etti. Bunun hemen akabinde, 14 Mayıs 1948’de Yahûdîler İsrâîl devletinin kurulduğunu ilân ettiler.”