Men hademe, hudime

Ahmet Mekkî Efendi’den “rahmetullahi aleyh” ilk duyduğum Arabî cümle “Men hademe hudime” idi.

“Bu da ne?” diyeceksiniz.
Mânâsını ben de bilmiyordum o zamanlar.
Ama sonra öğrendim.

“Hizmet eden, hizmet görür”
demekmiş.
Yâni bir kimse gençliğinde yaşlılara hizmet ederse, yaşlandığı zaman da gençler ona hizmet edermiş.
Bu söz, çok tesîr etmişti bana.
Yaşlılara hizmet etmeyi “ganîmet” bildim.
Allah ondan râzı olsun.
Onun sözü tesîr etti.
Kalbime işledi.
Anneme babama da çok hizmet ettim.
Çok duâlarını aldım.
Babam, vefâtına yakın;

“Oğlum! İnşallah sen de evlâtlarından gülersin!”
dedi.
Böyle duâ etti.
Çok sevinmiştim.
O zaman 84 yaşındaydı.
Hasta ve pîr-i fânîydi.
Hiç unutamıyorum…
? ? ?
Bu zât, bir gün bize;

“Bir şey var ki; o bir şeye kavuşan, her şeye kavuşur. O bir şeye kavuşamayan, hiçbir şeye kavuşamaz”
buyurdu.
“O nedir efendim?” dedik.
Cevâbında;
“Hakîkî
bir ‘İslâm âlimi’ni tanıyıp onu sevmek ve sohbetinde bulunmaktır. Çünkü
o büyük âlimlerin nasîhatlerine göre yaşayan, dünyada rahat ve huzurlu
olur. Âhirette de sonsuz cennet nîmetlerine kavuşur”
buyurdu.

Comments are closed.