Evliyânın büyüklerinden Alvân Hamevî hazretleri “rahmetullahi aleyh” bir gece yatsı namazından sonra talebesiyle sohbet ederken, lâmbanın yağı bitti.
Bir genç kalktı.
Yağ koyacaktı.
Alvân Hamevî hazretleri, talebesine; “Yavrum sen otur. Allahü teâlânın öyle kulları vardır ki, yağı olmayan lâmbanın yanmasını isteseler, derhâl yanar” buyurdu.
Ve lâmba yandı.
Yağa lüzum kalmadı.
HOCAM YETİŞ!
Talebelerinden biri, kâfileyle Mısır’a giderken, hayvanı yorulup yürüyemez oldu. Kâfiledekiler onu beklemeyip, yollarına devâm ettiler.
Talebe yalnız kaldı.
Yağmurdan ıslandı.
O korkuyla; “Yâ Rabbî, hocam Alvân Hamevî’nin hürmetine bana yardım et” diye yalvardı. O anda hocası ona görünüp; “Korkma! Allahın izniyle kafileye yetişirsin” buyurdu.
Bineğini kaldırdı.
Eşyâsını yükledi.
Kendisini de üzerine bindirip gözden kayboldu. Talebe kafileye yetişti ama hocasını bir daha göremedi.
GEMİ BATIYORDU
Ticâretle uğraşan bâzı talebeleri gemiyle yola çıktılar. Yolculuk esnâsında fırtına çıkıp, gemi batma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Yolcular korktular.
Gençler de korktu.
Ve ellerini açarak;
“Yâ Rabbî! Hocamız Alvân Hamevî hazretleri hürmetine bize yardım et” diye yalvardılar O anda hocaları denizden bilinen şekliyle çıktı. Gemiyi düzeltti, sâhile kadar götürüp, gözden kayboldu.