Ebülmeyâmin Mustafa Efendi 27. Osmanlı Şeyhülislâmıdır. 953’te (1546) doğdu. Medrese tahsilinden sonra çeşitli medreselerde müderrislik, Edirne ve İstanbul kadılığı, Anadolu kazaskerliği yaptıktan sonra Şeyhülislâmlık makamına getirildi. 1015 (m. 1606)’da vefat etti.
Resûlullah efendimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) vesile ederek Allahü tealadan bir şey istemek hakkında buyurdu ki:
Vahidî anlattı: “Ve men yettekıllahe yec’al lehû mahrecen” âyet-i kerîmesi Avf bin Mâlik Esceî hakkında nâzil olmuştur. Müşrikler, onun oğlunu esîr almışlardı, Avf bin Mâlik (radıyallahü anh), Resûlullaha gelip durumu arz etti. Çocuğun annesinin, pekçok üzüldüğünü bildirdi.
Resûlullah, Avf bin Mâlik’e; “Allahü teâlâdan kork, sabret! Sana ve ailene ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billah’ı çok söylemenizi emrediyorum” buyurdu. Avf bin Mâlik evine döndü. Ailesine; “Resûlullah bana ve sana, ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billah’ı çok söylememizi emrediyor” dedi.
Hanımı; “Resûlullahın bize emir buyurdukları şeyler ne güzeldir” dedi. Avf bin Mâlik ile hanımı, bu mübârek kelâmı devamlı söylemeye başladılar, öbür tarafta müşrikler, Avf bin Mâlik’in oğlunu unuttular. Avf bin Mâlik’in oğlu, onların dört bin koyunluk sürülerini ganîmet olarak alıp, babasına getirdi…
Ebû Muhammed Endülüsî, sâlih bir zât idi.
O şöyle nakletti: “Endülüs’te, birisinin oğlu Hristiyanlar tarafından esir alınmıştı. Bunun üzerine o zât, memleketinden ayrılıp, çocuğunun kurtulması için Resûlullah efendimizi vesile ederek Allahü teâlâya yalvarmak üzere, Medîne-i münevvereye doğru yola çıktı. Yolda bazı tanıdıkları ile karşılaştı. ‘Resûlullahtan her yerde şefaat isteyebilirsin. Senin oraya kadar gitmene hacet yok’ dedilerse de, o mutlaka Resûlullahın Kabr-i şerîflerine varacağını söyledi… Uzun bir yolculuktan sonra, Medîne-i münevvereye vardı. Doğruca Resûlullahın Kabr-i şerîflerine gitti. Hacetini Resûlullaha arz etti. Resûlullahı vesile edip, dualar etti. Sonra uyuyup, Resûlullahı rüyasında gördü. Rüyasında, Resûlullah ona;
-Memleketine dön. Çocuğunu orada bulacaksın, buyurdu.
Memleketine döndüğünde, oğlunu evinde buldu. Ona durumunu, nasıl kurtulduğunu sordu. Oğlu;
-Allahü teâlâ, beni ve daha birçok kişiyi falanca gece esirlikten kurtardı, dedi. Hesap etti. Çocuğunun kurtulduğu gece, kendisinin Medîne-i münevvereye vardığı geceye tesadüf ediyordu.”