Seyyid Muhammed Murâdî rahmetullahi aleyh, Şam’ın büyük velîlerinden ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 1683 (H.1094) senesinde İstanbul’da doğdu. 1755 (H.1169) senesinde Şam’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Günün birinde iki ellerimiz yanımıza gelecek ve dünyâdaki hayâtımız sona erecektir. Hayâta niçin geldiğimizi, hayâtın sâhibinden dahâ iyi bilen olur mu? Her şeyin olduğu gibi, hayâtımızın sâhibi de, Allahü teâlâdır. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîminde, (Ben insânları, büyüklüğümü onlara tanıtmak ve bana ibâdet etmeleri için yarattım!) buyuruyor. Bu hakîkati bilmemek veyâ bildiği halde, ona göre davranmamak, hele bu hakîkate inanmamak, bir insan için, (bilhassa bir Müslümân için) tasavvur edebileceğimiz en büyük bahtsızlık, en büyük fâcia, en büyük felâkettir. Çünkü, Allahü teâlâ, kendi emirlerine inanmayanları ebediyyen, inanıp da emirlerini yapmayanları, irâde ettiği kadar Cehennem ateşinde yakacağını kitâb-ı kadîminde, bizlere bildiriyor. Allahü teâlâ, insanlar gibi yalan söylemez. Emirlerini mühimsemeyenleri mutlak cezâlandırır. Allahü teâlânın cezâsı çok ağırdır. Kendini bu cezâdan koruyamayanlara yazıktır. Dünyâdaki kısa hayâtımız için sonsuz âhıret hayâtımızı Cehennem içinde geçirmek, aklı başında bir insanın işi midir? Sonsuz ahiret hayatında Cehennemden kurtulmak için Müslümânlığı kabul etmek ve yaşamak lazımdır. Müslümânlık, maddî ve manevî temizliktir, vücut temizliğini ve kalb temizliğini emreder. Müslümânlık, dünyâ ve âhıret saâdetini sağlayan tek yoldur. Hakîkî Müslümân dünyâda, dâimâ huzûr içindedir. Çünkü bu Müslümân, şuna inanmıştır: Kendisine gelen hayır ve şer Allahü teâlâdandır. Allahü teâlânın takdîridir. Allahü teâlâdan gelen her şeyin, kendisi için iyi olduğunu, fenâ zannettiği şeyin sonunun, iyi olacağını düşünür ve böylelikle iç râhatlığını bozmaz. Felâketlere de, kolaylıkla göğüs gerer. İşte böyle bir insan, Allahü teâlânın sevgili kuludur. Bu sûretle, o insan, âhıret saâdetine de ulaşmış olur. Müslümânlığın emirlerini yapan bir insan, dünyâda her türlü kötülükten ve her türlü zarardan kendisini korumuş olur. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîminde, (Allahü teâlânın indinde din, İslâm dînidir) buyurmuştur. Bugün İslâmlığın dışındaki dinler, Allahü teâlânın indinde, din değildir.