Siz kimi isterseniz…

Hazret-i Osmân “radıyallahü anh” bir gün evinde bir ziyâfet tertib edip, Efendimizin “aleyhisselâm” huzûruna vardı. Selâm verdi.
Sonra arz etti:
“Yâ Resûlallah! Bugün bizim hâneye yemeğe buyurursanız çok seviniriz.”
Memnun oldular.
Tebessüm ettiler.
Ve Ona; “Yemeğe, yalnız beni mi çağırırsın yâ Osmân?” diye sordular.
Resûle döndü.
Ve cevâben;
“Siz kimi isterseniz, o da buyursun yâ Resûlallah” diye arz etti. Efendimiz Eshâbtan birkaç kişiyi daha aldılar.
Ve yola çıktılar.
Hazret-i Osmân;
“Elhamdülillah” diyor, sevinçten içi içine sığmıyordu. Çünkü Resûlullah Efendimize ziyâfet veriyordu.
Burası önemli.
Onlar böyleydi.
Resûlullahın eshâbının bir tek gâyesi vardı. Resûlullahı sevindirmek. Bu, en büyük ni’metti onlar için.
En büyük kârdı.
Büyük kazançtı.
Hazret-i Osmân, yürürken Resûlullah Efendimizin mübârek ayaklarına bakıyor, parmaklarıyla bir şeyler hesâb ediyordu. Efendimiz fark ettiler.
Ve sordular:
“Ne yapıyorsun?”
“Adımlarınızı sayıyorum yâ Resûlallah.”
“Neden?”
“Her adımınıza bir köle âzâd edeceğim de onun için.”
İşte “muhabbet” denen şeyin aslı, hakîkati bu olsa gerek.
Gerçek sevgi.
Aşk’tan da öte.
Ve eve geldiler. Hazret-i Osmân’ın “radıyallahü anh” yüzlerce kölesi vardı. Hepsini âzâd etti.

Comments are closed.