Abdullah er-Razî

Abdullah er-Razî rahmetullahi aleyh evliyânın büyüklerinden olup, İran-Nişâbûr’da doğmuş ve orada yetişmiştir. Çok hadîs-i şerîf ezberlemiş olup, hadîs ilminde kuvvetli bir âlimdir. 310 (m. 922) senesinde vefât etmiştir.
Abdullah er-Râzî hazretleri, “Kusurlarını bilen insanlar, neden doğru yola dönmezler?” şeklindeki bir soruya şu cevâbı verdi:
“Çünkü onlar ilimleriyle övünüyorlar. Fakat ilimleriyle amel etmiyorlar, zâhirle uğraşıyorlar. Bâtının edebleri ile meşgûl olmuyorlar. Bunun için Allahü teâlâ bunların gözlerini kör etti. Doğruyu göremez hâle getirdi. Duygularını ibâdetten aldı. Bundan dolayı yanlış yola bağlanıp kaldılar.”
Abdullah er-Râzî buyurdu ki:
“Ârif, ibâdet ve amelinde, kulun rızâ ve beğenmesini değil, yalnız Allahü teâlânın rızâsını düşünür.”
“Hâlinden şikâyet ve gönül darlığı, ma’rifetin azlığından gelir.”
“Kullar arzularına, ancak Allahü teâlânın ihsaniyle kavuşabilirler.”
“Kulların en aşağısı, namazını ve tesbihini kendi gözünde büyülten, yaptığı ibâdetler sebebiyle, Allahü teâlâ katında kıymeti olduğunu zanneden kimsedir. Eğer Allahü teâlânın ihsânı ve rahmeti olmasaydı, Peygamberlerin (aleyhimüsselâm) işlerinin bile ne kadar zor olduğu görülürdü. Nasıl böyle olmasın ki, Peygamberlerin en üstünü ve Allahü teâlâya en yakın olan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bile, Allahü teâlânın rahmetinin kendisini örttüğünü buyurmuşlardır.”
“Kulluğun en güzeli, Allahü teâlânın verdiği ni’metler karşısında, şükretmeye âciz olduğunu bilmesidir.”
“Ey çok günah işleyen! Yaptığın işin şerli sonucu seni bekliyor, emîn olma. Gülmektesin, ama başına neler geleceğini anlamıyorsun. Bu hâlin, günahların en büyüğüdür. Bir hatalı işte başarı kazanır, sevinirsin. Bu sevinmen, yaptığın hatadan daha büyüktür. İşleyeceğin bir yanlış işin fırsatını kaçırınca, üzüntü duyarsın. Halbuki bu üzüntün, o hatâdan daha tehlikelidir. Sen hatâdasın. Allahü teâlâ seni dâima görmektedir. Bu görüş kalbini titretmez. Bu halin, yaptığın hatâdan daha fenâdır…“
Bir zât, vefatına yakın Abdullah er-Râzî’ye “Bana bir duâ öğret de okuyayım” deyince; ona şu duâyı okumasını söyledi: “Ey Allahım! Bize ma’rifetin hakîkatini ihsân et! Seninle aramızdaki hareketlerimizi, emirlerine göre düzeltmemizi sağla! Sana hüsn-i zanda bulunmamızı ve her iki âlemde bizi sana yaklaştıracak amelleri yapmamızı nasîb et!”

Comments are closed.