Abdullah-ı Şüttârî

Abdullah-ı Şüttârî hazretleri, Hindistan evliyâsından olup, Şihâbüddîn Sühreverdî’nin torunlarındandır. Doğum târihi ve yeri belli değildir. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. İlim tahsîline başladıktan sonra Hemedâniyye tarîkatını Ali Hemedânî’den, Kâdiriyye tarîkatini ise Şeyh Abdülvehhâb’dan öğrendi. Daha sonra Tayfûriyye tarîkati şeyhlerinden Muhammed Ârif’in sohbetlerine devâm ederek, talebesi oldu. 

Abdullah-ı Şüttârî nefsinin isteklerini yapmamakta çok azimli olduğundan hocası tarafından “Şüttâr” lakabı verildi. Şeyh Muhammed Ârif, tasavvuf yolunda iyi bir şekilde yetişen Abdullah-ı Şüttârî’yi; icâzet, diploma vererek, halka doğru yolu göstermesi için Hindistan’a gönderdi ve; “Vardığın yerde şeyhlik yapanlara şöyle söyle: Sâhib olduğunuz ilimden beni faydalandırınız. Bu hususta bana cömerdlik ediniz. Eğer bana verecek bir şeyiniz yoksa, ben sâhib olduğum ilmi sizden esirgemem” buyurdu.
Abdullah-ı Şüttârî’nin bir kösü, büyük davulu vardı. Ona vurup; “Hakkı, talep eden, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak isteyen var mı gelsin. Ona bu hususta rehberlik edeyim” diye seslenirdi. Mecliste oturduğu zaman etrafına bakındıktan sonra; “Burada ilim talebesi olan, kalbi şüphelilerle dolu kimseler var. Bir şeyler anlatmak için, inanmak lazımdır. Bu olmadan olmaz” buyururdu.
Bir gün Sultan İbrâhim Şarkî, Abdullah-ı Şüttârî’nin huzuruna geldi ve; “Duyduğuma göre siz Hakk’a çağırma, Hakk’a ulaşmak için rehberlik dâvâsında bulunuyormuşsunuz? Niçin bana da bir şey göstermiyorsunuz?” diye sorunca; “Allahü teâlâ herkesi bir iş için yaratmıştır. Siz saltanat, idârecilik işleri ile uğraşınız. Halkın fayda görmesi size bağlıdır” dedi. Bunun üzerine Sultan; “Başka birine tasarrufta bulunun” deyince, Şeyh Abdullah; “Kabûl edecek cevher lazımdır” dedi. Sultan; “Burada bu kadar insan var. İçlerinden birinde de mi bu cevher yok?” diye sorunca Abdullah-ı Şüttârî’yi bir hâl kapladı. Sultanın arkasında duran bir gence teveccüh eyledi. Genç kendinden geçti. Sonra bu genç bütün işini bırakıp Abdullah-ı Şüttârî’ye talebe oldu.
Abdullah-ı Şüttârî daha sonra Câbih vilâyetine gitti. Câbih sultanı başşehir Mend’de ona bir ev tahsis etti. Burada sakin ve sessiz bir şekilde halkı Allahü teâlânın emirlerine uyma ve yasaklarından sakınmaya dâvet etti…
İnsanları Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya çağıran bir rehber olan Abdullah-ı Şüttârî 1428 (H.832)de vefât etti. Kabri, Mend kalesindedir.

Comments are closed.