Allahü teâlânın merhameti sonsuzdur

Allahü teâlâ, dünyâda bütün insanlara acıyor, ni’metlerini, lüzûmlu şeyleri herkese gönderiyor. Zararlardan korunmak, saâdete kavuşmak için yol gösteriyor. Âhırette Cehenneme girmesi gereken suçlu mü’minlerden dilediğini affederek, ihsân yapacaktır. Her canlıyı yaratan, her vârı her ân varlıkta durduran, hepsini korkudan ve dehşetten koruyan yalnız Odur.
Allahü teâlâ, merhametinden dolayı bütün insanların dünyâda râhat ve huzûr içinde yaşamalarını, öldükten sonra da, ni’metler, lezzetler içinde sonsuz kalmalarını istiyor. Furkân sûresinin 70. âyetinde meâlen;
(Allahü teâlânın, günâhlarını iyiliklerle değiştireceği kimseler, onlardır. Allahü teâlânın mağfireti, merhameti sonsuzdur) buyruluyor.
Zünnûn-i Mısrî hazretleri, şâhit olduğu bir hâdiseyi şöyle anlatır:

TÖVBE EDEN GENÇ!..
“Bir gün elbiselerimi yıkamak için Nil Nehrinin kenarına gitmiştim. Nehrin kenarında dururken, bir de baktım ki, görülmemiş şekilde büyük bir akrep bana doğru geliyor. Çok korkmuştum. Beni onun şerrinden koruması için cenâb-ı Hakka sığındım. Akrep nehre doğru geldiğinde, suyun içinden, büyük bir kurbağa çıkıp akrebe doğru geldi. Akrep kurbağanın sırtına binip suyun üzerinde yüzüp gittiler. Bu bana çok garip, şaşırtıcı gelmişti. Ben de onları, nehrin kenarından giderek takip ettim. Nehrin karşı yakasına geçtiklerinde, akrep kurbağayı bırakıp dalları büyük, gölgesi çok olan bir ağacın yanına gitti. Bir de baktım ki, ağacın altında Allahü teâlâya âsi bir genç mışıl mışıl uyuyor. Kendi kendime;
‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billah. Bu akrep nehrin ötesinden buraya kadar, bu genci sokmak için gelmişi!’ dedim.
Ben de hemen karşı tarafa geçtim ve akrep gence yaklaştığı zaman onu öldürmeye karar verdim. Akrebe yakın bir yerde durdum. Bir de baktım ki karşıdan büyük bir yılan, genci öldürmek için, gence doğru geliyor. Bu sırada akrep yılanın üzerine hücum etti ve başını sokmaya başladı. Akrep yılanın ölmesine kadar başını sokmaya devam etti. Yılan öldükten sonra akrep nehre döndü. Kurbağa da onu orada bekliyordu. Akrep tekrar kurbağaya binip nehrin öte yanına geçti. Ben de arkalarında bakakaldım. Sonra gencin yanına geldim. Genç hâlâ uyuyordu. Baş ucunda yüksek sesle;
-Ey uyuyan genç; Allahü teâlâ seni, sen fark etmesen de karanlığın içindeki her türlü kötülükten korur. Sen uyusan, gâfil olsan bile, Allahü teâlâ gâfil olmaz. O kullarına çok merhametlidir, dedim.
Genç benim bu yüksek sesle söylediğim sözler üzerine uyandı. Kendisine başından geçen olayları anlattım. Genç, başından geçenleri öğrenince, hemen tövbe etti. Bütün yapmış olduğu kötü davranışlarından vazgeçip, iyilerden oldu ve ölünceye kadar da hayatı böyle devam etti…”

AKIL KUVVETİ!..
Allahü teâlânın merhameti sonsuz olduğundan, insanlarda, saâdeti felâketten, doğruyu eğriden ve faydalıyı zarârlıdan ayırabilen bir kuvvet yarattı. Bu çok kıymetli kuvvet, Akıldır. Allahü teâlâ, merhametinden, nefsin insanı felâkete sürüklemesine mâni olmak istedi. Hem nefsin arzûlarına uymayı sınırlayan, hem de nefsi temizleyip aşırı, taşkın olmaktan kurtaran emirler ve yasaklar gönderdi.
Allahü teâlânın sıfatlarından biri Settârdır. Yani günâhları örtücüdür. Müslümânın da din kardeşinin ayıbını, kusûrunu örtmesi lâzımdır. Allahü teâlâ, kullarının günâhlarını affedicidir. Müslümânlar da, birbirlerinin kusûrlarını, kabâhatlerini affetmelidir. Allahü teâlâ kerîmdir, rahîmdir. Yani lutfu, ihsânı boldur ve merhameti çoktur. Müslümânın da, cömert ve merhametli olması lâzımdır.
Netice olarak, sayılamayan bütün ni’metleri hep Allahü teâlâ vermekte, göndermektedir. İnsanları sıkıntıdan kurtaran, duâları kabûl eden, belâlardan kurtaran hep Allahü teâlâdır. Affı ve merhameti o kadar bol ve çoktur ki, günâh işleyenlerin yüz karalarını meydâna çıkarmıyor. Bütün ni’metlerinin en şereflisi, en kıymetlisi, en üstünü olarak da, kullarına Müslümânlığı açıkca bildiriyor ve beğendiği yolu gösteriyor.

Comments are closed.