Arayın, bulursanız alın götürün!

Fikirli Sinan Efendi, hâlis Allah adamıydı. Onu vesile ederek dua edenler kavuşurdu muratlarına.
İşte bir vakıa:
Sevenlerinden biri “iftiraya” uğradı bir gün.
Yakalanıp hapsedilecekti ki gidip sığındı bu “Allah dostunun” evine.
Ancak memurlar peşindeydi.
Onu takip edip o eve girdiğini görünce gelip çaldılar kapıyı.
Çaresizdi garip!..
Açtı ellerini köşeciğinde.
“Yâ Rabbî! Bu zatın hürmetine beni gizle” diye yalvardı içinden…
Adamlar “hışımla” girdiler içeri.
Ancak fena hâlde şaşırdılar!
Zira yoktu içeride o kişi.
Hâlbuki “tek odadan” ibaretti ev.
Sordular bu zata:
“Bu eve kimse girmedi mi?”
“Hayır girmedi.”
“Nasıl olur, gözümüzle gördük.”
“Siz kimi arıyorsunuz?”
“Filân kimseyi.”
Mübarek, açtı ellerini iki yana.
“İşte evim” dedi. “Arayın, bulursanız alın götürün!”
Bakacak başka yer yoktu ki…
Bir tek odaydı zaten.
Çıkıp giderken homurdanıyorlardı:
“Yer yarıldı da yere girdi sanki…”
“Ya da havaya uçtu…”
Hâlbuki ne yer yarılmıştı.
Ne de uçmuştu havaya.
Hak teâlâ, “bir dostu” hürmetine gizlemişti o Müslümanı.

Comments are closed.