Ay’ın ikiye ayrılması!..

Velîd bin Mugîre ile bâzı müşrikler, bir gece vakti Resûlullah Efendimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) huzûruna geldiler.
Hava gâyet açıktı.
“Ay” tepsi gibiydi.
O Servere hitâben;
“Yâ Muhammed! Gerçekten Peygamber isen şu gökteki Ay’ı ikiye ayırıver. O zaman sana îmân ederiz” dediler.
Resûl-i Ekrem mübârek elini kaldırdı.
Şehâdet parmağıyla Ay‘a doğru işâret eyledi.
Dolunay iki parça oldu.
Birbirlerinden ayrıldılar.
Yarısı “Ebû Kubeys”, yarısı da “Kuaykıan” dağının üzerine geldi.
O yerlerde durdular.
Bunu herkes gördü.
Müşrikler de gördüler.
Resûl-i ekrem;
“İşte, şâhit olun!” buyurdular.
Müşriklerde çıt yoktu.
Zîra inanmamışlardı.
Lâf olsun diye;
“Araştıralım, eğer Mekke dışında da görülmüşse sihir değildir. O zaman inanırız” dediler.
Mekke’ye gelenlere sordular.
Yabancılara sordular.
Dışarı adam saldılar.
Onlara sordurdular.
Hepsi de;
“Evet, filân gece hava açık, Ay tepsi gibiydi. Bir ara ikiye ayrıldı, gözlerimizle gördük” diyorlardı.
Yine inanmadılar.
Ebû Cehil’se;
“Sihir” diyordu.
Başka şey demiyordu.
Alaylı bir edâ ile;
“Muhammed’in sihri, yerden sonra göklere de tesir etmeye başladı” deyip gülüyordu!..

Comments are closed.