Bu yaptığınız insanlığa sığar mı?

Komşumun bir hafta önce gelin olmuş kızıyla annesinin evinde göz göze geldik ki içim bir tuhaf oldu… Kızının gözleri ağlamaktan kan çanağı olmuş… Erimiş sanki birkaç günde… Annesinin ise ağzını bıçak açmıyor…
-Komşum, dedim merhamet ve yardıma koşma duygusuyla… Bir sıkıntınız yok değil mi?
Susuyorlardı… Art niyetli olmadığımı bildikleri için tepki vermiyorlardı… Ama dokunsan ağlayacak gibiydiler…
Bu zor zamanlarında yine dosta ihtiyaçları vardı elbet… Neden sonra ucundan kıyısından başlarına geleni anlatmaya başladı annesi:
-Komşum biz mahvolduk… Yuva dağıldı… Kızımızı geri aldık…
“Hii?” demişim şaşkınlıktan… Yüreğim köz gibi yandı… Nasıl üzüldüm nasıl üzüldüm… Birkaç dakika benim de ağzımdan bir kelime çıkmadı… Kızı çay demleme bahanesiyle içeri gitmişti… Neden sonra durumu anlatmaya başladı annesi… Sesi boğazına düğümleniyordu… Ağlamaktan konuşamıyordu âdeta. Meğer kızı iki gün önce çıkıp gelmiş… Daha hepsi olayın şokundalar… Kim ne yapacağını bilemiyor… Anne şaşkın olduğu gibi baba da şaşkınmış…
Kız eve geldiğinde demiş ki annesine kenara çekip:
“Anne ben çok zor durumdayım… Bu adam abdest nedir gusül nedir bilmiyor. “Niye almıyorsun?” diye sorduğumda da “ben böyle şeylerden anlamam” diyor. Ben kiminle evlendim böyle!.. İnancı mı değişik, ateist mi anlayamadım… Kendisi de açıkça “ben şuyum” diye açıklamıyor… Midem bulanıyor… Ben artık o eve gitmem. Gidemem…”
Bu durum üzerine babası da çok üzüldü. Çok öfkelendi… Sabaha kadar gözümüze uyku girmedi… Gitmiş sabahleyin damadın babasının iş yerine… Çağırmış bir kenara… Demiş ki:
-Sen beni kandırdın? Niye daha evvel bana kendinizi anlatmadınız? Bu yaptığınız insanlığa sığar mı? Adamlığa sığar mı?
-Eee adam ne demiş?
Anne gözlerinden süzülen pişmanlık gözyaşını silerken mırıldandı:
-Ne diyecek… Ne dese haklı… Adam demiş ki… “Arkadaşım ben senin kızını zorla mı aldım? Dünür gelmedim mi? Geldiğimde sen bana ne sordun? “Eviniz var mı?” dedin… “Var demedim mi?”, “Arabası var mı?” dedin. “Var” demedim mi? “Geliri var mı?” dedin söylemedim mi? Mesleğini sordun… Ne sordunsa söyledim… Sen bana itikadını inancını sordun mu?
Sorsaydın ben de sana “oğlumun hayat tarzı şudur, şundan hoşlanır, şundan hoşlanmaz” diye söylerdim. Şimdi tutmuş bana hesap soruyorsun… Sen bunu, kızını vermeden önce soracaktın. İster al kızını, ister alma… Bizim için bir sorun yok…” demiş…
Gözümüzü varlık, gelir, şatafat bürümüş meğer komşum… Sonradan anladık ama son pişmanlığımız bize fayda etmedi…”
Ne diyeceğimi, nasıl teselli vereceğimi bilemedim…
Rumuz: “Komşum”-İstanbul

Comments are closed.