Büyük Müderris Tâceddin ibn-i Arabşah

Tâceddin ibn-i Arabşah hazretleri Hanefî fıkıh âlimidir. 813 (m. 1411)’de, Altınordu Devletine ait Astrahan şeh­rinde doğdu. Babası oradan Osmanlı Devleti’nin başşehri Edirne’ye gitti. İbn-i Arabşah ilk tahsilini burada tamamladı. Oradan Şam’a göç etti ve zamanın büyük âlimlerinden Hanefî fıkhı tahsil etti. Daha sonra Kahire’ye giderek Sargatmışiyye Medresesi’nde ders­ verdi. 901 (m. 1496)’de vefat etti.
Bu mübarek zat, bir dersinde Kur’ân-ı kerîm okumanın fazileti hakkında buyurdu ki:
Hadîs-i şerîfte, (Ümmetimin yaptığı ibâdetlerin en kıymetlisi, Kur’ân-ı kerîmi, Mushafa bakarak okumaktır) buyuruldu. Kur’ân-ı kerîm okumanın en efdali, namazda okumaktır. Hadîs-i şerîfde, (Namazda okunan Kur’ân, namaz dışında okunan Kur’ândan dahâ hayırlıdır) buyuruldu.
Hazret-i Alî “radıyallahü anh” buyurdu ki: (Namazda ayakta iken okunan Kur’ânın her harfi için yüz sevap verilir. Namaz dışında abdestli okuyunca, her harfi için yirmi beş sevap verilir. Abdestsiz okuyunca, on sevap verilir. Yürürken ve iş yaparken okuyunca, daha az sevap verilir. Manasını düşünerek bir âyet okumak, başka şey düşünerek, bütün Kur’ânı hatmetmekten daha çok sevaptır.
Sûre veya âyet okumaya başlarken Besmele okumak da vâciptir. Diğer sûrelere başlarken Besmele okumak sünnettir. Hadîs-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’ân-ı kerîmi tecvîd bilgisine uyarak okuyunca, her harfine yirmi sevap verilir. Tecvîde uymazsa, on sevap verilir.)
Bir âyeti ezberledikten sonra unutmak, en büyük günâhlardandır. Hadîs-i şerîfte, (Kur’ân-ı kerîm okunan evden, Arş’a kadar nûr yükselir) buyuruldu. Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” buyurdu ki:
“Kur’ân okunan eve, bereket, iyilik gelir. Melekler oraya toplanır. Şeytânlar oradan kaçar.”
Kur’ân-ı kerîmi dinlemek çok sevaptır. Hadîs-i şerîfte, (İnsanın dinlediği bir âyet, kıyâmette kendine nûr olur) buyuruldu. Kur’ân-ı kerîm okumayı geçim vâsıtası yapmamalıdır. Hadîs-i şerîfte, (Kur’ân-ı kerîm okuyunca, Allahü teâlânın rızâsını ve Cenneti isteyiniz! Dünyalık istemeyiniz! Bir zaman gelir ki, hâfızlar, Kur’ân-ı kerîmi, insanlara yaklaşmak için vâsıta yaparlar) buyuruldu.

Comments are closed.