Dünya tarihinin dönüm noktası!

“İki Cihân Güneşi Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm)”ın dünyâyı teşrîfleri, dünyâ târihinin en önemli dönüm noktalarından biridir…
Dünyâ târihinin çok önemli dönüm noktalarından, kilometre taşlarından biri, “İki Cihân Güneşi Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm)”ın dünyâyı teşrîfleridir. Yüce Allah, Habîbi Muhammed aleyhisselâmı, son peygamber olarak bütün insanlara ve cinnîlere göndermiştir.
Kendisine vahyin gelmesiyle, Peygamberlik vazîfesini îfâya başlayan Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz, İslâm’ı teblîğe takrîben yirmi üç sene devâm etti. Bilindiği üzere, ilk emri, “Oku” diye başlayan İslâm dîninde ilme büyük ehemmiyet verilmiştir.
Sevgili Peygamberimizin, 23 sene gibi son derece kısa bir zaman içerisinde, 150 bin mübârek insan, en güzel ahlâka sâhip güzîde sahâbe, “hayırlı bir ümmet” meydâna getirmesi, onların da 30-40 sene gibi çok kısa zaman zarfında, gâyet mahdûd imkânlarla, zamanının en büyük [Sâsânî ve Bizans] imparatorluklarını yıkıp Endülüs’ten Çin’e kadar olan geniş coğrafî bölgeleri fethederek oralara ilim, irfân, ahlâk, fazîlet, medeniyet, adâlet, nûr ve hidâyet götürmeleri, eğitimciler açısından ciddiyetle incelenmesi gereken bir konudur…
Onun Peygamberliği bildirilmeden önceki zamana, dün biraz bahsettiğimiz üzere, “Câhiliye Dönemi” denilmektedir. Fahr-i kâinât Efendimiz doğmadan önce, bütün âlem, manevî yönden müthiş bir zulmet (karanlık) içinde idi. İnsanlar hadsiz, hudutsuz derecede azgınlaşmışlar, Allahü teâlânın gönderdiği dînler unutulmuş, İlâhî hükümlerin yerini, insan kafasından çıkan fikirler, düşünceler almıştı. Zulüm son haddine varmış, ahlâksızlık, iftihâr vesilesi sayılıyordu… Peygamberimiz, böyle bir durumdan “Asr-ı Seâdet”i meydâna getirmiştir. Bu durumun ciddî bir şekilde incelenip bundan istifâde edilmesi gerekir. Nitekim Amerikalı yazar Stüdart, “İslâm Âleminin Bugünkü Hâli” adlı kitabında diyor ki:
“İslâm’ın zuhûru, neredeyse insanlık tarihinde kaydolunan en büyük hâdisedir. İslâm, daha evvel şahsiyet bakımından zayıf olan bir millet ve değer bakımından kıymetsiz bir ülkede zuhûr etti. Daha yirmi-otuz sene geçmeden, uçsuz-bucaksız geniş mülk ve saltanatları parçalayarak, asırlar ve nesiller boyu devâm edegelen eski dînleri yıkarak, millet ve kavimlerin içindekilerini değiştirerek, sağlam bünyeli bir âlem (İslâm Âlemi) kurarak yeryüzünün yarısına yayıldı. İslâm’ın ilerleme ve yükselme sırrını ne kadar araştırıp incelersek o kadar hayranlığımız artıyor…”

Comments are closed.