Fethullah Evdehî hazretleri

Fethullah Evdehî hazretleri, Hindistan’da yetişen İslâm âlimlerinin ve evliyânın büyüklerindendir. İmâm-ı Rabbânî’nin babası Abdülehad hazretlerinin hocası olan Abdülkuddûs bin Abdullah, Fethullah Evdehî hazretlerinin talebesidir…
Fethullah Evdehî hazretlerinin sohbetleri çok kalabalık olurdu. Zamanın devlet adamları da sohbetlere gelirdi. Vefatına yakın bir sohbetinde buyurdu ki:
“Allahü teâlânın feyizleri, ni’metleri, ihsânları, ya’nî iyilikleri, her ân, insanların iyisine, kötüsüne, herkese gelmektedir. Herkese mal, evlâd, rızık, hidâyet, irşâd ve selâmet ve dahâ her iyiliği fark gözetmeksizin göndermektedir. Fark, bunları kabûlde, alabilmekte ve ba’zılarını da almamak sûretiyle, insanlardadır. Nahl sûresinin otuzüçüncü âyetinde meâlen:
(Allahü teâlâ, kullarına zulm etmez, haksızlık etmez. Onlar, kendilerini azâba, acılara sürükleyen bozuk düşünceleri, çirkin işleri ile kendilerine zulm ve işkence ediyorlar) buyurulmuştur.
Nitekim güneş, hem çamaşır yıkayan adama, hem de çamaşırlara, aynı şekilde, parlamakda iken, adamın yüzünü yakıp karartır, çamaşırlarını ise beyâzlatır. Bunun gibi, elmaya ve bibere aynı şekilde parladığı hâlde, elmayı kızartınca tatlılaştırır. Biberi kızartınca acılaştırır. Tatlılık ve acılık hep güneşin ışıkları ile ise de, aralarındaki fark, güneşten değil, kendilerindendir…

KUR’ÂN-I KERÎMDE BİLDİRİLDİ
Allahü teâlâ, bütün insanlara çok acıdığı için ve bir ananın yavrusuna olan merhametinden dahâ çok acıdığı için, dünyânın her tarafındaki, her insanın, her âilenin, her cemiyetin ve milletin her zamânda ve her işlerinde nasıl hareket etmeleri lâzım geleceğini, dünyâda ve
âhırette râhat etmeleri ve se’âdet-i ebediyyeye kavuşmaları için, işlerini ne yolda yürütmeleri ve nelerden kaçınmaları lâzım geldiğini, Kur’ân-ı kerîmde bildirdi. İnsanların, âhıretteki ni’metlere nâil olmamaları, Ondan yüz çevirdikleri içindir. Yüz çeviren, elbette bir şey alamaz. Ağzı kapalı bir kap, nisan yağmuruna elbette kavuşamaz. Evet, yüz çeviren birçok kimsenin, dünyâ ni’metleri içinde yaşadığı görülüp, mahrûm kalmadıkları zan olunuyor ise de, bunlara dünyâ için çalışmalarının karşılığını vermekdedir. Yalnız dünyâ için çalışanlara verdiği dünyâlıklar hakîkatte azâb ve felâket tohumlarıdır. Mekr-i ilâhî ile, istidrâc olarak, ya’nî Allahü teâlânın aldatarak, ni’met şeklinde gösterdiği musîbetlerdir…”

Comments are closed.