Gâibten “Alî” demişlerdi!..

Herkes fikrini beyan eyledi. Habîb-i Ekrem “aleyhisselâm”; “Benim niyyetim, Alî ismini koymakdır” buyurdu.
Fâtıma Hâtun;
“Bana da gâibten bu ismi söylediler” dedi.
Bir rivâyet şöyledir:
Vâlidesi Fâtıma Hâtun, istihâre için Kâbe’ye yönelip;
“Yâ Rabbî! Harem-i şerîfinde ikrâm eylediğin oğlum için tarafından isim niyâz ediyorum” dedi.
O an bir ses duydu.
Gâibten geliyordu.
“Onun ism-i şerîfini Alî koyun!” diyordu.
Böylece ismini Alî koydular.
O Server beşiğine yanaştı.
Fâtıma Hâtun;
“Yâ Muhammed-ül emîn! Fazla yaklaşmayın ki, bu oğlanın aslan gibi pençeleri var. Hazretinize bir edebsizlik yapabilir” dedi.
Habîb-i Ekrem;
“Korkma” dedi.
Ardından;
“Yâ Fâtıma! Alî bize karşı edebe riâyet eder!” buyurdu.
Ve yanına vardı.
Alî derin uykuda idi.
Derhal uyandı.
Güzel gözlerini açtı.
Resûlullaha baktı.
Server-i âlem beşiğe yanaştı.
Onu kucağına aldı.
Bağrına bastı.
Bir zamân mübârek dilini, gül yaprağı gibi hazret-i Alî’nin “radıyallahü anh” mübârek ağzına koyup, esrar çeşmesi gibi olan mübârek ağzının suyunu, damla damla Ona emzirdi. (Devamı yarın)

Comments are closed.