İçinden “nükleer” geçen barış (2)

İran ile varılan nükleer mutabakat aslında göz göre geldi. Cumhurbaşkanı Ruhani, seçim kampanyası boyunca müzakere kartını açık tuttu ve adrese kilitli “nükleer” mesajlar gönderdi. ABD, mesajları havada kaptı ve nükleer program konusunda direkt müzakereye açık olduğunu ilan etti.  İnce hesaplara dayanan itinalı adımlar sonucu Tahran, P5+1 grubuyla sürdürdüğü müzakerelerde 1979’dan beri varılan en önemli mutabakata imza attı. Uzlaşıyla nefes alan İran, sivil amaçla nükleer faaliyetini sürdürürken uranyumu yüzde 5 oranını geçmeyecek şekilde zenginleştirebilme hakkı elde etti; yüzde 5 kotası taviz anlamına gelse de. İran, haklı olarak uluslararası toplumdan diplomatik jest bekleyecektir.  Zaten, ABD’den ilk hamle sıcağı sıcağına geldi. Dışişleri Bakanı Kerry, İran’dan ham petrol alımını düşürdükleri gerekçesiyle aralarında Türkiye’nin de bulunduğu dokuz ülkeye yaptırım muafiyetini uzattı. Peki, Ruhani, Ocak ayında Suriye krizinin görüşüleceği Cenevre-2’ye davet edilir mi? Ruhani’ye Cenevre vizesi çıkarsa , Tahran’da siyaseti ele geçiren çevrelere çifte kavrulmuş zafer olur.  İran, oldukça zor bir denklemin ortasında tutunacak bir dal arıyor. Bir yandan, Suriye’deki rejimi ayakta tutmanın formülünü arıyor diğer yandan nükleer barışın getirdiği olumlu atmosferi korumaya çalışıyor. Esad, ne kadar kan dökerse döksün İran için vazgeçilemeztir. İran’ın bölgesel hesaplarında yerinden oynatamayacağı bir taştır. Suriye, İran için Lübnan’daki Hizbullah’a, Hizbullah üzerinden de İsrail sınırlarına dayandığı stratejik koridordur. Esad düşerse, Suriye bağlantısı kopar. Bağlantı kopunca da İran, bölgeye siyaset ihraç edemez ve giderek yalnızlaşır.  Ancak, Cenevre 1’de Suriye konusunun da gündem maddesi olduğuna dair iddialar gündemde. Acaba İran, Ortadoğu politikasında Suriye’nın yerini alabilecek bir politik araçla ikna edildi mi? İran’dan nükleer anlaşma gibi ezber bozabilecek yeni bir adım mı geliyor? Bu ve benzeri soruların yanıtı 22 Ocak’dan itibaren Cenevre’de netlik kazanacak. Nükleer anlaşma, içerde ve dışarda tüm taşları yerinden oynatabilecek kadar etkili. İran ve Batı’yı zımnen de olsa uzlaştıran mutabakatın mimarları Obama ve Ruhani. Bu  mutabakat, Obama’nın en büyük diplomatik zaferi olarak Amerikan siyasi tarihine geçmeye aday; Ruhani’nin muhafazakar kesimin ağır toplarına karşı kazandığı ilk ciddi raund. 
Altı ay süreyle varılan ön mutabakat, İran’ın zamanla global ekonomiye ve uluslarası camiaya eklemlenmesi için kapıyı araladı. Kapının ardına kadar açılması için ön mutabakatın, güven veriri adımlarla kalıcı çözüme dönüştürülmesi gerek. (devamı var)

Comments are closed.