Îmân, amel etmekle korunur

Îmân, bildirilen îmânın şartlarına inanmakla beraber, farzların farz, harâmların da harâm olduğuna inanmaktır ve bu, îmânın şartıdır. Emredilen tekliflerin çoğuna inanıp da, yalnız birine inanmayan, buna uymak istemeyen, Muhammed aleyhisselâma inanmamış olur. Müslümân olmak için, tekliflerin yani emir ve yasakların hepsine inanmak lâzımdır. Bir Müslümân, tekliflere yani emredilenlere inandığı hâlde, bunlara uymazsa, meselâ, tembellik ederek, namâz kılmazsa, kötü arkadaşa ve nefsine uyarak, alkollü içki içerse, îmânı gitmez, kâfir olmaz, günâh işlemiş olur. Emredilen tekliflerden birine bile uymak istemezse yani beğenmez, hafîf görürse, îmânı gider. Her Müslümânın bu inceliğe dikkat etmesi, îmânlarının gitmemesi için uyanık olmaları lâzımdır. Abdullah İsfehânî hazretleri, kendisinden nasîhat isteyenlere buyurur ki:
“İlmi, ibâdete zarar gelmemesi için taleb ediniz. İbâdeti de, ilme zarar gelmemesi için isteyiniz. Akıllı kimse, îmânını korumak için, Allahü teâlânın emir ve yasaklarında gevşeklik göstermez ve sâlih amellerde kusûr etmez. Allahü teâlânın, mü’minlerin kalblerine verdiği îmân, tabîatından ve nefsinin hevâsından kaynaklanan zulmetle perdelenmiştir. Bunun açılması için perdeleri ortadan kaldıracak şeye ihtiyaç vardır. Allahü teâlâ, sâlih amellerle îmânı kuvvetlendirmek için, emir ve yasaklar bildirmiştir. Kökü, yakîn toprağında bitmeyen, dalları amellerle meydana gelmeyen her îmân, Azrail aleyhisselâm canı almaya geldiği zamandaki şiddetli korkular karşısında, sâbit kalamaz. Böyle kişinin, sonunda îmânsız ölmesinden korkulur. Bu da, ancak son nefeste ve ölüm korkuları zuhûr ettiği zaman belli olur. Bu hâl meydana geldiğinde, çok az insan îmânında sebât eder. Onun için akıllı kimsenin, sâlih amellerin faydasına kavuşması, Ehl-i sünnet îtikâdında olması lâzımdır. Güzel ahlâk sâhibi olmalıdır. Farzlar, sünnetlerle birlikte yapılmalıdır. Farzların yardımcısı ve tamamlayıcısı, sünnetlerdir. Kim Kitâb ve Sünnet ilmiyle, Selef-i sâlihîn ve Ehl-i sünnet yoluna göre îtikâdını düzeltmezse, çalışmaları zâyi olur, gayreti boşa gider.”
Netice olarak, îmân bilgilerini, farzları ve harâmları öğrenmek, bilmek  farzdır. Îmân edip, farzları yapıp harâmlardan sakınana Müslümân denir. Bunlardan biri bozuk olur veyâ hiç olmazsa, Müslümânlık bozuk olur. Îmân, muma benzer, İslâmiyetin emir ve yasakları da mum etrâfındaki fener gibidir. Mum ile birlikte fener de, İslâmiyettir. Fenersiz mum çabuk söner. Îmânsız İslâm olamaz ve İslâm olmayınca, îmân da yoktur.

Comments are closed.