Mustafa Hâki Efendi

Mustafa Hâki Efendi, Tokat velîlerinden olup, Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendinin yeğenidir. Doğum târihi belli değildir. 1920 (H.1338) senesinde İstanbul’da vefât etti. Kabri Fâtih Câmii bahçesindedir.
Mustafa Hâki hazretleri sohbetlerde umumiyetle Eshâb-ı kirâm sevgisinden bahsederdi. Buyurdu ki:
“Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zemânında insanlar üçe ayrıldı: İnanmayıp Resûlullaha karşı gelenler (Kâfir) oldu. İnanmayıp inanmış gibi görünenlere (Münâfık) denildi. İnananlara (Eshâb) denildi. Eshâb-ı kirâmın inanışları hep aynı idi. Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiş işleri yapmakta da, birbirlerine uygun idiler. Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açık bildirilmemiş bir şeye inanmayı dînimiz emretmemiştir. Fen bilgilerinin çoğu böyledir. Bunlardan akla uygun olanlara inanılır. Açıkça emir veyâ yasak edilmemiş işler ise, böyle değildir. Böyle işleri yapıp yapmamakta, açıkça bildirilenlere benzetilmelerini, Allahü teâlâ, derin âlimlere emretmektedir. Bu benzetmeyi yapabilecek derin âlimlere (Müctehid) denir. Bu benzetmek işine, (İctihâd) denir. Bir müctehidin ictihâd ederek elde ettiği bilgilerin hepsine, o müctehidin (Mezhebi) denir. Eshâb-ı kirâmın hepsi derin âlim, birer müctehid idiler. İslâmiyyet bilgilerinde, siyâset, idârecilik ve zamânlarının fen bilgilerinde ve tasavvuf ma’rifetlerinde birer deryâ idiler. Bu bilgilerinin hepsini, Resûlullah efendimizin mübârek cemâlini görmekle ve kalblere işleyen, rûhları çeken sözlerini işitmekle, az zamânda edindiler. Her birinin mezhebi vardı. Mezhebleri az veyâ çok farklı idi. Tâbi’înin ve Tebe’i tâbi’înin arasında da müctehidler vardı. Bu müctehidlerin ve Eshâb-ı kirâmın mezheblerinden yalnız dördü kitâblara geçip, dünyânın her yerine yayıldı. Diğerlerinin mezhebleri unutuldu. Bu dört mezhebin îmânları, Eshâb-ı kirâmın ortak olan îmânıdır. Bunun için, dördüne de (Ehl-i sünnet) denir. Eshâb-ı kirâm dîni bildirenlerdir. Eshâb-ı kirâma dil uzatan, dîni yıkar. Eshâb-ı kirâmın îmânda ayrılıkları yoktur. Hepsi bütün velîlerden üstündür.”

MÜMİN GÜZEL AHLÂKLIDIR
Mustafa Hâki hazretleri, vefatından kısa bir zaman önce nasihat isteyen birisine buyurdu ki: “Müslüman temiz toprağa benzer. Temiz toprağa her şey atılır. Hakaret görebilir, eziyet görebilir, cefaya uğrayabilir. Lâkin ondan hep güzel temiz faydalı şeyler çıkar. Müminin, insanları ayırmadan, hepsine aynı şekilde davranması ve güzel ahlâklı olması lâzımdır.”

Comments are closed.