Nasıl kadı oldu?

Zamanın Halîfesi Ebû Ca’fer, o devrin en büyük âlimlerinden olan Ebû Hanîfe, Süfyân-ı Sevrî, Mis’âr bin Kedâm ve Şüreyk bin Abdullah’a haber gönderip huzuruna çağırdı.
Bunlar birleştiler.
Ve yola çıktılar.
Ancak Süfyân-ı Sevrî yolda kaçtı. Bir vapura binip; “Başımı kesecekler, beni gizleyin” dedi. Onun böyle demesi; “Kâdı olan kimse, bıçaksız boğazlanmıştır” meâlindeki hadîs-i şerîfe dayanıyordu.
Elhâsıl Ebû Hanîfe.
Mis’âr bin Kedâm.
Bir de Şüreyk bin Abdullah, Halîfenin huzûruna çıktılar. Halîfe İmâm-ı a’zama; “Sen kadı olacaksın” dedi. Ebû Hanîfe; “Ben Arap değilim. Arapların ileri gelenleri, vereceğim hükmü kabûl etmezler” dedi.
Halîfe Mansûr;
“Olmaz” dedi.
“Bu işin soyla alâkası yok. Burada ilim lâzım, sen de büyük âlimsin”. Ebû Hanîfe; “Ben, bu işe lâyık değilim. Sözüm doğruysa, böyle söylüyorum. Yalansa, yalancıdan kadı olmaz” buyurdu.
Halîfe bu defa;
“Pekâlâ” dedi.
Ve bu işi Mis’ar bin Kedâm’a teklif etti. Mes’âr Halîfenin elinden tutarak; “Nasılsın, çocuklar ne yapıyor, hayvanların ne âlemde?” diye sormaya başladı.
Mansûr, adamlarına;
“Bu deli alın!” dedi.
Geride Şüreyk kalmıştı. Mansûr ona da, “Artık sen kadı olacaksın” dedi. Şüreyk; “Ben sevdâvî denen bir hastalığa yakalandım” dedi.
Ancak Halîfe Mansûr;
“Mühim değil” dedi.
“Biraz ilâç alır, iyi olursun!..” Böylece Şüreyk, kadılığa ta’yin edildi.

Comments are closed.