Nereye gidiyorsun?

Dimitrofçalı Muslihuddîn Efendi, soğuk bir kış gününde, çoluk-çocuğunun maîşetini temin ettiği dükkânında çalışırken, bir kadın ve iki çocuğunun yoldan geçtiğini gördü.
Çocuklara acıdı.
Zîra üşüyorlardı.
Koşup yetişti ve;
“Bre kadın! Bu garibleri bu kış gününde sokağa dökmüş nereye gidiyorsun?” dedi. Çâresiz kadın, iki gözü iki çeşme; “Babaları öldü. Bir zâlim de, sahte evrakla bunlara mîrâs kalan çiftliği ellerinden aldı. Kadıya gidiyorum” dedi.
Ağlamaya devam etti.
O ara zâlim de geldi.
Muslihuddîn Efendi;
“Bre insafsız! Bu garîblerden ne istersin?” diye çıkıştı. Ve onları kâdıya götürüp; “Şu kadıncağızın işini hallediver” dedi. Kadı Efendi, adamın sahtekâr olduğunu anladı.
Verakını aldı.
Oracıkta yırttı.
Muslihuddîn Efendi de, bu yetimciklerin bütün ihtiyâçlarını görüp köylerine gönderdi. Kadın ve yetimleri, gözyaşlarıyla duâ ettiler bu Allah dostuna.

KALE FETHEDİLDİ
Kânûnî Sultân Süleymân Han Zigetvar Seferi esnâsında kaleyi kuşatınca, Pertev Paşa da Küle kalesini kuşatıp, topa tuttuysa da zafer müyesser olmadı.
Bu zat bunu işitti.
Talebeyi topladı.
Ve Küle’ye vardı. Muslihuddîn Efendi’nin oraya ulaştığı, fısıltılarla duyuldu. Askerin mâneviyâtı yükseldi. Ve bir müddet sonra İslâm ordusu kaleyi fethetti.

Comments are closed.