Niçin bana haber vermedin?

Hazret-i Osman (radıyallahü anh), bir gün Resul aleyhisselamın hanesinde hiç yiyecek kalmadığını işitti ve derhâl mescide koştu.

Selman-ı Farisi’ye:
“Niçin haber vermedin?” dedi ve bir semiz koyunla bir miktar bal ve un alıp Âişe-i Sıddîka’nın evine getirdi.
Hazret-i Âişe’ye:
“Resulullah’a söyle ki bunları diğer hanımlara taksim etmesin. Zira ben her eve bu kadar gönderdim” dedi.
***
Âişe-i Sıddîka der ki: O koyunu boğazladılar. O un’dan ekmek pişirdim. Resulullah mescitten geldi. Unu, ekmeği ve balı görüp “Bunlar nereden geldi?” dedi.
Ben olanı anlattım.
Çok memnun oldu.
Ve diğer hanımlara da taksim etmek istedi. Osman’ın söylediğini haber verdim. Çok sevindi ve ellerini kaldırıp “Yâ Rabbî! Osman’ın gelmiş ve gelecek, gizli ve açık bütün günahlarını affet” diye dua etti.
***
Hazret-i Ebu Hüreyre der ki: Bir gün Resulullah’ın kızı ve Hazret-i Osman’ın hanımı olan Hazret-i Rukayye’nin huzurlarına gittim.
Elinde tarak vardı.
Bana şöyle anlattı:
“Bu tarakla babamın mübarek saçını ve sakalını taradım. Bana dönüp ‘Yâ Rukayye! Osman bin Affan’ı nasıl buldun?’ dedi.
Cevap verip:
‘Hayırla gördüm’ dedim.
Babam bana ‘Eshabım arasında ahlakı bana en çok benziyen odur. Osman’a hürmette kusur etme’ buyurdu.” (“Menâkıb-ı çihâr yâr-i güzîn” kitabından alınmıştır.)

Comments are closed.