Öldükten sonra iyilikle anılmak için yapılacak işler

Şüphe yok ki, insanlık “Âile” ile başlar. “Âile”: “Nikâhlanıp, evlenerek bir araya gelen erkek, kadın ve çocuklardan meydâna gelen en küçük topluluk”tur. Eski ve köklü bir müessese olan âile, değişik yer ve zamanlarda, değişik görünüşler kazanmasına rağmen dâimâ var olagelmiştir.
İlk insan ve ilk Peygamber Hazret-i Âdem ile eşi Hazret-i Havvâ, yeryüzünde bulunan ve “İlâhî vahiy” ile terbiye edilmiş olan ilk âiledir. İnsan nesli (soyu) onlardan çoğalmıştır. Yüce kitâbımız Kur’ân-ı kerîmde bildirildiği gibi, bu âile, bir erkek ile bir kadından ibârettir.
Bugün yeryüzünde rastladığımız farklı renklere, kültürlere, milletlere ve gruplara rağmen, insanlar temelde bir tek âilenin çocuklarıdırlar. İlmin kesin olarak ortaya koyduğu husûs, farklı ırklara, renklere, kan gruplarına ve iskelet yapılarına rağmen, bütün insanların bir ana-babadan çoğaldıklarıdır.
Nitekim Cenâb-ı Hak, “Hucurât sûresi”nin onüçüncü âyet-i kerîmesinde mealen: “Ey insanlar! Biz sizleri, bir erkek ile bir kadından yarattık. Birbirinizle tanışmanız için milletlere ve kabîlelere ayırdık…” buyurmuştur.
İnsanın öldükten sonra iyilikle anılması için; câmi-mescid, mektep-medrese, hastahâne, aşhâne, çeşme, yol, köprü gibi topluma faydalı bir eser veya faydalı bir ilim [faydalı bir kitap yazma, yetişmiş talebe bırakma gibi] yahut hayırlı evlât bırakması gerekir. (Bu konuda bir hadîs-i şerîf de vardır.) Her şey bitip unutulduğu hâlde, bunlar unutulmaz ve ölen insanın hayırlı işinin devâmını temîn eder.
Netîce olarak ifâde edelim ki, âile, ne kadar sağlam olursa, toplum o derece güçlü temeller üzerine kurulmuş olur. Şu bir gerçektir ki, bir milleti yıkmak isteyen iç ve dış düşmanlar da, ilk tahrîbâtlarına âileden başlamaktadırlar.
Gerek erkek, gerek kadın, ahlâkî değerlere ne kadar sâhip çıkarlarsa, âile müessesesine ne kadar önem verirlerse ve bunu yaşatmaya çalışırlarsa, fuhuştan, zinâdan, bütün gayr-i meşrû ilişkilerden ne kadar uzak dururlarsa, o kadar sağlam bir âile yapısı kurulur ve cemiyet de o derece sağlam olur. Tabîî ki millet de son derece sağlam olur; bu milletin teşkîl ettiği devlet de o derece uzun ömürlü olur.
İslâmiyet, ilme, ahlâka ve âileye en büyük kıymeti verip, câhilliği ve ahlâksızlığı reddeder.

TARİH BOYUNCA ÂİLEYE VERİLEN ÖNEM
Mukaddes dînimiz İslâmiyette ve târih boyunca kültür ve medeniyetimizde de, “Âile”ye ve kadına çok büyük önem verilmiştir. Bütün emir ve yasaklarda, âilenin korunması gözetilmiş ve temelinin çok sağlam olarak atılması gerektiği vurgulanmıştır.
Ma’lûmdur ki, insanlar cemiyet hâlinde yaşamak mecbûriyetindedirler. Bu cemiyetin en küçük birimi de âiledir. Bu bakımdan âile, toplumun temel taşıdır. Âile, insanların doğup büyüdüğü, yetişip geliştiği ve terbiye gördüğü bir topluluktur. Bu, topluluğun küçük-büyük bütün fertlerinin olgunlaştığı, bir hayât okuludur. Âile içerisinde her ferd, birbirinin bilgi ve tecrübesinden faydalanır. Bu faydalanma bir ömür boyu da devâm eder.
Âileden gâye, neslin devâmını sağlayan çocuktur. O hâlde çocuğun örnek şekilde yetiştirilmesi, anne ve babanın ortak vazîfesidir. Anne çocuğunu bizzât emzirip büyüttüğü, ona devâmlı iyi ahlâkı anlattığı gibi, bunların ev, yiyecek, giyecek ile maddî ve manevî ihtiyâçlarını karşılamak da önce babanın vazîfesidir.
[Çocuklar küçük olsun, büyük olsun anne ve babalarına itâat ve hürmette kusûr etmemelidirler. Onların tecrübelerinden istifâde etmelidirler. Hayâtın çeşitli zorlukları içinde onları büyütüp, her sıkıntıya katlanan anne ve babalar, her bakımdan hürmet ve itâate lâyıktırlar. Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “Allahü teâlâya ibâdet ediniz” buyurulduktan sonra, “Anne-babaya iyilik ediniz” (Bakara sûresi, 83) diye emredilmiştir. Yine onlara “Öf!” demek bile (İsrâ sûresi, 23) yasaklanmıştır.]
Her çocuk sevmeyi, sevilmeyi, saygıyı âilede öğrenir. Disiplin ve düzenli hayâta burada alışır. Onun için her anne ve baba, çocuğuna ilmî, ahlâkî ve dînî görevlerini öğretmelidirler. Öğretmezlerse mes’ûl olurlar. Çocuklar, Allahü teâlâya inanmayı, Peygamber sevgisini, vatan-millet aşkını, gelenek ve göreneklerine saygıyı hep burada öğrenirler.
Çocuklar, altı yaşlarına kadar kişilik özelliklerini de âileden alırlar. Bu sebeple âilenin düzenli olması çok önemlidir. Âile hayâtının düzenli olması, çocukların şahsiyetli ve güzel karakterli olarak yetişmelerini sağlar.

Comments are closed.