Sâdık talebe nasıl olur?

Abdüllâtif Kudsî hazretleri 1384 (H.786) senesinde Kudüs’te doğdu. Babasından ve başkalarından İslâmî ilimleri okudu. Medrese tahsilini tamamladıktan sonra, Horasan’dan hac yolculuğuna giderken Kudüs’ü ziyâret eden, Zeyniyye yolunun önderi Zeynüddîn-i Hâfî hazretlerinin sohbetlerine devam etti. Hac dönüşü Zeynüddîn-i Hâfî hazretleri Kudüs’e uğrayıp Abdüllatîf’i yanına aldı. Birlikte Horasan’a gittiler. Sonra Câm şehrine gidip evliyânın büyüklerinden Ahmed Nâmık-ı Câmî hazretlerinin sohbetinde bulundu ve olgunlaşıp kemâle geldi. Bunun üzerine Zeynüddîn-i Hâfî hazretleri kendisine icâzetnâme verip irşâdla vazîfelendirdi…

“ZEYNÎLER MAHALLESİ”NDE…
Abdüllatîf Kudsî hazretleri daha sonra Bursa’ya geldi. Bursa’da câmi ve Zeynîler Dergâhı adıyla meşhur dergâh inşâ edip talebe yetiştirmeye başladı. Vefâtına kadar kurduğu dergâhta talebe yetiştiren Abdüllatîf hazretleri 1452 (H.856) senesinde vefât etti. Abdüllatîf Kudsî hazretlerinin dergâhının olduğu ve defnedildiği bu muhît “Zeynîler Mahallesi” adını aldı… 
Abdüllâtif Kudsî hazretlerine bir gün; “Sâdık, iyi bir mürid (talebe) nasıl olmalıdır?” diye soruldu. Cevap olarak buyurdu ki: 
“Hocasının huzûrunda iddiâ sâhibi olmamalı, makam ve rütbe için kendisinden bahsetmemeli, yabancı kadınlarla bir yerde yalnız kalmamalı, hocasından hiçbir şeyi gizlememeli, izinsiz sohbet meclislerine katılmamalı, tamamen teslim olmalı, şüpheye düştüğü konularda Kur’ân-ı kerîmin Kehf sûresindeki Mûsâ aleyhisselâm ile Hızır aleyhisselâm kıssasını hatırlamalıdır…”

YOL GÖSTERİCİNİN SOHBETİ…
Abdüllâtif Kudsî hazretlerine, vefatına yakın günlerde; “Mürşid, yol gösteren zâtın sohbeti nasıl olmalıdır?” denilince de şöyle buyurdu: 
“Onun birbirinden farklı üç sohbeti olmalıdır: Birincisi; halkla sohbetidir. Bu sohbetlerde Müslümanların dînî bilgilerini öğrenmeleri için onlara ibâdet ve muâmelât, alışveriş, bilgilerinden bahsetmelidir. İkincisi; dostlar ve sevgililerle olan sohbettir. Bunda daha ziyâde tasavvuf ile hallenmiş olanlara zikir, murâkabe, halvet, riyâzet, mücâhede gibi mevzûlar anlatılır. Üçüncüsü; talebelerle tek tek sohbet şekli olup, onların eksik ve noksanlıkları işaret edilip, hal çâreleri gösterilir.”

 

Comments are closed.