Vermekle mal tükenmez!..

Muteber kitaplarda, cömertlik şöyle tarif ediliyor: Parayı, malı, hayırlı, iyi yerlere dağıtmaktan lezzet almak. İslâmiyyetin emrettiği yerlere seve seve vermek…
Allahü teâlâ, her cins güzelliği cömerde vermiştir. Adam berbat biri olabilir, ama herkes onu “cömerttir” diye metheder. Adam takva sahibidir; ancak hasistir, kimse onu sevmez. Bu hususta İslam büyüklerinin buyurduğu bir kelâm-ı kibâr (güzel söz) vardır. “Essahiü Habibullah, velevkâne fasıkan. El-bahilü Aduvullah, velevkâne arifan…” Yani; cömert kimse fasık, günahkâr da olsa Allahü teâlânın sevgili kuludur. Hasis olan evliya bile olsa Allahü teâlânın düşmanıdır…
İslam âlimleri buyuruyor ki: “Cennette bir ağaç vardır. Bu ağacın ismi ‘cömert’tir. Ne hikmettir ki o ağacın dalları dünyaya inmiştir. Cömert insanlar o ağacın dalına yapışmıştır. Vefat ettiği vakit o dal onu köküne doğru, yani Cennete çeker…”

“AKARSU GİBİ OL!..”
Hadîs-i şerîflerde de buyuruldu ki:
(Cennet cömertlerin yeridir.)
(Cömerdin yemeği şifâ, cimrinin yemeği ise hastalıktır.)
Hazret-i Ali buyurdu ki:
“Dünyalığa sâhip olduğun zaman ver! Vermekle mal tükenmez. Dünyalığın azaldığı zaman, yine ver! Çünkü, o devamlı kalmaz.”
Câfer-i Sâdık hazretleri de buyurdu ki:
“Akıldan daha yardımcı bir varlık, cehâletten daha büyük felâket, meşveretten daha büyük yardımcı olmaz. İyi biliniz ki, Allahü teâlâ (Ben cömerdim, kerem sâhibiyim, cimri ve alçak insanlar bana mücâvir olamaz. Cimrilik ve alçaklık küfürden gelir. Ehl-i küfür Cehennemliktir. Cömertlik ve kerem îmândandır. Îmân ehli ise Cennettedir) buyurdu dedi.”
Mevlânâ hazretleri de şöyle buyurdu: “Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol. Hoşgörülülükte deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”
Müslümana yakışan, kanaat edip, harîs olmamak olduğu gibi, servete sahip olduğu takdirde de başkalarını kendi üzerine tercih, cömertlik, hayrât-ü hasenât yapmak, cimrilik ve bahillikten kurtulmaktır. Sehâvet, Peygamberlerin ahlâkı ve kurtuluşun ana yollarından biridir…

CÖMERT KADIN

Hazret-i Hasan, hazret-i Hüseyin ve Abdullah bin Ca’fer “radıyallahü teâlâ anhüm” hacca gidiyorlardı. Deveyi bir yerde otlamaya bıraktılar. Aç ve susuz idiler. İhtiyar bir kadın görüp yanına gittiler ve, “İçecek bir şeyin var mı?” dediler. “Var” dedi. Bir koyunu vardı. Sağdı ve sütünü onlara verdi. “Yiyecek bir şeyin var mı?” dediler. “Yoktur, bu koyunu kesin, yiyin” dedi. Kesip yediler ve; “Biz Kureyş’teniz, bu seferden dönünce, yanımıza gelirsen, sana ihsanda bulunuruz” diyerek yollarına devam ettiler…
Kadının kocası eve dönünce olanları duydu ve; “Zaten bir koyunumuz vardı, artık o da yok” diye üzüldü…
Aradan zaman geçti… İhtiyar kadın ve kocası Medîne’ye gelip yerleştiler. Günleri fakirlik içinde geçiyordu… Bir gün kadıncağız bir mahalleye uğradı. Hazret-i Hasan kapı önünde duruyordu. Kadını tanıdı ve “Teyzeciğim beni tanıdın mı?” dedi. “Hayır” dedi. “Ben senin filân zaman misâfirin olmuştum” diyerek kendini tanıttı… Sonra ona bin koyun ve bin altın vermelerini söyledi. Onu kendi hizmetçisi ile hazret-i Hüseyin’in yanına gönderdi. Hazret-i Hüseyin kadına “Kardeşim sana ne verdi?“ buyurdu. “Bin koyun ve bin altın verdi” dedi. Hazret-i Hüseyin de o kadar verdi ve hizmetçisi ile Abdullah bin Ca’fer hazretlerine gönderdi. Abdullah bin Ca’fer de ona iki bin koyun ve iki bin altın verdi…
Kadıncağız, sevinerek kocasının yanına geldi ve olanları anlattı. Kocası ise ona şöyle dedi:
“Ey benim cömert hanımım! Bu ni’metlere kavuşmamıza sebep sensin…”

Comments are closed.