Zaruret olmadan istemek haramdır

Kesb; yaşamak için lâzım olanları helâlden kazanmak demektir. Kendine, evlâdına ve borçlarını ödemeye lâzım olanları elde etmek için çalışmak farzdır. Hadîs-i şerîfte;
(Beş vakit namâzı kıldıktan sonra, çalışıp helâl kazanmak, her Müslümâna farzdır) buyuruldu. 
Peygamberlerin hepsi, çalışıp kazanmışlardır. Çalışmayıp, Allahü teâlâya tevekkül ediyorum diyene inanmamalıdır. Bunların kalbi, Allahü teâlâya değil, kulların mallarına bağlıdır. Muhtâç olduğu malı kazandıktan sonra, fazla çalışmayıp, ibâdet etmek câizdir. Öğünmek, kibirlenmek için, ihtiyâçtan fazla kazanmak harâmdır. İhtiyâçtan fazla çalışıp, kazanmak ve bunları hayra sarf etmek müstehabtır, nâfile ibâdetlerden dahâ sevâbdır. Hadîs-i şerîfte;
(İnsanların iyisi, insanlara faydası olanlardır) buyuruldu. 
Müslümân, dünyâyı sevdiği, dünyâya düşkün olduğu için değil, Allahü teâlâ, çalışmayı emrettiği için çalışıp kazanır. Nefsinin kötü arzûlarına, zevklerine kavuşmak için çalışıp para kazanmak ve çalışırken helâli harâmdan ayırmamak, başkalarının haklarına saldırmak, onlara olan borçlarını ödememek, dünyâya düşkün olmayı gösterir. Dünyâya düşkün olmak, büyük günâhtır. Allahü teâlâ emrettiği için çok çalışıp, çok kazanmak ve Onun emrettiği yerlere sarf etmek, ibâdet olur ve çok sevâptır.
Çalışmayıp, başkasından istemek, harâmdır. Ancak zarûret hâlinde mubâh olabilir. Dilenmek, ölüme düşen için veyâ çalışma gücü olmayana mubahtır. Zarûretsiz dilenmek, bir ejderin, yılanın ağzına elini sokup, bir şey almak ve çıkarmak gibidir. Hadîkada;
“Zarûret olmadan bir şey istemek harâmdır. Allah aşkına diyerek bir kimseden dünyâlık şey istemek câiz değildir. Hadîs-i şerîfte, bunların melûn oldukları bildirildi” buyuruluyor. 
Câmilerde, sarkıntılık ederek dilenmek ve bu şekildeki dilenciye sadaka vermek harâmdır. Muhammed Ma’sûm Fârûkî hazretleri buyuruyor ki:
“Bir günlük yiyeceği olmayanın, bunu istemesi câiz olduğuna fetvâ verilmiştir. Takvâ ve azîmet ise, hiç istememektir. Ölüm ve hastalık tehlikesi gibi zarûret hâlinde, mubâh olur. Çalışıp kazanabilen kimsenin dilenmesi câiz değildir. Din bilgilerine çalışıp da, kazanmaya vakit bulamayanın, istemesi câiz olur. Mişkât şerhinde diyor ki: ‘Çalışamayan hastanın, bir günlük yiyecek dilenmesi câizdir. Fazlası câiz değildir. Nâfile namâz ve nâfile oruç sebebi ile çalışmaya vakit bulamayanın zekât ve sadaka istemesi câiz değildir.’ 
Sadaka istemekte üç zarar vardır:
1-Allahü teâlânın, ni’meti az gönderdiğini haber vermektir ki, harâmdır. 
2-Kendini zelîl etmektir. Mü’minin Allahtan başkasına boyun bükmesi câiz değildir. 
3-İstenilen kimseye de eziyet etmektir. Zarûret olmadıkça, bu da harâmdır. 
Bunun için, takvâ sâhipleri, kimseden bir şey istememişlerdir. Bişr-i Hâfî hazretleri, Sırrı-i Sekatî hazretlerinden başka kimseden bir şey istemezdi. ‘Onun mal verince, sevineceğini biliyorum, onu sevindirmek için istiyorum’ derdi. Bişr-i Hâfî hazretleri buyurdu ki: Üç çeşit fakîr vardır. İstemez, verince de almaz. Bunlar, İlliyyînde melekler iledirler. İstemez, verince alır. Bunlar, Cennetlerde mukarreblerledir. İhtiyâcı olunca ister. Bunlar, sâdıklar olup, Eshâb-ı yemîn iledirler…”

“SİZİN EN HAYIRLINIZ”
Netîce olarak, zarûret olmadan dilenmek harâmdır. Zarûret ve ihtiyâç hâlinde mubâh olur ise de, derecenin azalmasına sebep olur. Resûlullah efendimiz, hazret-i Ömer’e hediye gönderdiğinde, almayıp geri göndermişti. Karşılaştıkları vakit;
-Niçin almadın? buyurdu. 
-Yâ Resûlallah, (En hayırlınız, kimseden bir şey almayandır) buyurmuştunuz. 
-O sözüm, isteyip de almak içindi. İstemeden gelen şey, Allahü teâlânın gönderdiği rızıktır buyurdu. Hazret-i Ömer de;
-Allahü teâlâya yemîn ederim ki, kimseden bir şey istemeyeceğim ve istemeden gelen her şeyi alacağım cevabını vermiştir. Hadîs-i şerîfte buyurulduğu gibi:
(Aç olan veyâ bir şeye muhtâç olan, kimseden istemeyip, Allahü teâlâdan beklerse, Allahü teâlâ, ona bir senelik rızık kapıları açar.)

 

Comments are closed.