Cemîl (El-Cemîl)
Allahü teâlânın isim-i şerîflerinden. Cemâl sâhibi. (Bkz. Cemâl) Allahü teâlâ Cemîldir, cemâl sâhiblerini sever. (Hadîs-i şerîf-Bahr-ur-Râik)
Allahü teâlânın isim-i şerîflerinden. Cemâl sâhibi. (Bkz. Cemâl) Allahü teâlâ Cemîldir, cemâl sâhiblerini sever. (Hadîs-i şerîf-Bahr-ur-Râik)
Tasavvufta bir makâmın adı. Sahv (uyanıklık) makâmı. Bekâ makâmı da denir. Cem’ul Cem’ makâmına kavuşanlar, hakîkî müslümanlıkla şereflenirler, insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatmaya, onları terbiye etmeye lâyık olurlar. (Muhammed Ma’sûm) Cem’ul Cem’ makâmında olanların râhatı ubûdiyette (kullukta), lezzetleri tâattedir. (Muhammed Ma’sûm)
İkinci secdeyi yapıp kıyâma kalkmadan önce olan kısa oturma. Şâfiî mezhebinde Celse-i hafîfe sünnettir. (İbn-i Hacer)
Cebriyye fırkasının bir kolu olup, Hicrî ikinci asırda Cehm bin Saffân tarafından kurulan bozuk fırka. Cehmiyye fırkasında olanlar, kulların amellerinde cebr (zorlama) ve mecbûriyet altında olduklarını söyleyip, kulun yapabilme gücünü bütünüyle inkâr ettiler. Îmânın yalnızca yüce Allah’ı bilmek, küfrün de yalnızca O’nu bilmemek olduğunu ileri sürdüler . Âhirette Allahü teâlânın…
Uzun ve geniş örtü, manto. Cilbâb’ın çoğuludur. (Bkz. Cilbâb)
Allahü teâlâya yakın kimse, velî. Celîs-i ilâhî olanlarla birlikte bulunanlar, şakî (Cehennemlik) olmaz. (Hadîs-i şerîf-Buhârî, Müslim)