“Bu işin çâresi ne?..”

Ebû Yûsüf hazretleri zamanında devrin sultânı, bir akşam zevcesiyle münakaşa ederken, bir an öfkeye kapılıp;
– Bu geceyi, benim mülkümde olan toprakta geçirirsen, boş ol! dedi.
Az sonra siniri geçip sâkinleşti.
Ve pişman oldu böyle dediğine.
Ancak ok yaydan çıkmıştı.
Şimdi ne yapacağım? diye düşünürken, Ebû Yûsüf hazretlerini hatırladı birden.
Başından geçenleri Ona anlatıp;
– Bu işin çâresi var mı? diye sordu.
İmâm-ı Ebû Yûsüf;
– Evet var, buyurdu.
Hükümdar çok sevindi;
– Aman söyle, nedir çâresi?
– Hanımın, bu geceyi mescitte geçirsin. Zîrâ mescitler senin mülkünden sayılmaz, buyurdu.
Hükümdar İmâmın ilmine hayran oldu.
Ve temyiz reisliğine tâyin etti kendisini.
***
Biri de bu zâta dînî bir sual sordu.
Büyük İmâm cevaben;
– Bilmiyorum, buyurdu.
Adam şaşırdı:
– Nasıl olur, hazîneden bu kadar çok ücret alırsınız. Yine de bilmiyorum dersiniz.
Buyurdu ki:
– Kardeşim, bize hazîneden bildiğimiz kadar ücret veriliyor. Eğer bilmediğimiz kadar verilseydi, hazîneler yetmezdi bunun için.
***
Bir gün de cemaatine:
– Bir kimse Allah’a itaat etmiyorsa, Onu sevmiş olur mu? diye sordu.
– Olmaz efendim, dediler.
– İşte Resûlullahı sevmek de böyledir. Onu seven, Onun dînine uyar. Ona benzemeye çalışır. Böyle olmazsa, Onu sevmiyor demektir, buyurdu.

Comments are closed.