Salih el-Merrî hazretleri buyurdu ki: “İnsanların başına gelen belâ ve musibetler işledikleri günahlar sebebiyledir.”
Ömer bin Abdülaziz buyurdu ki: “Haccâc, insanların günahları, hataları yüzünden Allahü teâlâ tarafından gönderilmiş bir belâ idi.”
İmam-ı Âzam hazretleri buyuruyor ki: “Zalim bir sultan sana musallat olur ve sen onun yüzünden dininden bir açık verecek olursan, hem kendin hem de onun için tevbe ve istigfar ederek açığını kapatmaya çalış.”
Muhammed bin Yusuf, bir gün, tanıdıklarının birinden bir mektup almıştı. Mektup sahibi, ülkelerindeki valilerin zulmünden şikâyette bulunuyor idi. Mektubu okuduktan sonra, şu cevabı yazıp gönderdi: “Kardeşim, mektubunuz bize ulaşmıştır. Bilirsiniz ki isyan eden bir kimse, kendisine eza ve cefa yapılmasını reddedemez. Bana öyle geliyor ki, maruz kaldığınız durum, kusur ve günahlarınızdan doğmaktadır.”
Harun Reşid, haksız olarak bir adamı hapsettirir. Hapsedilen adam ona şöyle bir mektup yazar: “Ey Harun, iyi bil ki, hapiste geçirdiğim her güne, çektiğim her sıkıntıya karşılık senin ömründen bir gün eksilmekte ve nimetlerinden noksanlaşmaktadır. Unutma ki hesap günü yakındır! O gün aramızda hâkim ancak Allah olacaktır!”
Harun Reşid mektubu okuyunca, onu hapisten çıkarttı ve kendisine ihsanda bulundu.
Bir gün İbrahim bin Edhem hazretlerine sultanın adamları önemli bir miktarda mal getirdiler ve tanıdığı fakirlere dağıtmasını kendisinden rica ettiler. O, bu teklifi reddetti ve sultanın adamlarına dedi ki: “Allah kıyamet günü zâlimi hesaba çektiği vakit o, ‘Ya Rabbi, İbrahim bin Edhem’e verdim’ diyecek, sonra da bana yönelecek. O halde bu malı kim toplamış ise, dağıtmak da ona âittir.”
Malik bin Dinar buyurdu ki: “Tevrat’ta şöyle yazılıdır: Allah buyurur ki: Kim bana itâat ederse, onları ona rahmet vesilesi yaparım. Kim de bana âsî olursa, onları kendisine belâ kılarım. Siz kendinizi hükümdarlara sövmekle meşgul etmeyiniz. Bana tevbe ve istiğfar ediniz ki onları size merhametli kılayım.”