Hüsn-i zan etmemiş olur

Ebû Abdullah el-Hâkan es-Sûfî hazretleri, Bağdât evliyâsının büyüklerindendir. 892 (H. 279) yılında vefât etti.
Dünyâya hiç kıymet vermez, eline geçeni fakirlere dağıtırdı. Talebelerinden İbn-i Fadlan er-Râzî anlatır:
“Babamın Bağdât’ta bir dükkânı vardı. Ona dükkânda yardım ederdim. Bir gün ben dükkânda iken Ebû Abdullah Sûfî hazretlerinin geçmekte olduğunu gördüm. Onun kim olduğunu bilmiyordum. Bağdât fakirlerinden zannettim. Geçip gittikten sonra yerimde duramaz oldum. Peşinden koşup selâm verdim ve cebimde bulunan bir dinârı eline koydum. O bana hiçbir şey söylemeden uzaklaştı. Peşine düştüm Şünûziyye Câmiine girdi. Onu tâkip ediyordum. Avluda oturan fakirlerden birine elindeki parayı verdi ve namaza durdu. Parayı alan fakir dışarı çıkıp çarşıya gitti. Yiyecek bir şeyler aldı. Getirip arkadaşlarıyla berâber yediler. Ebû Abdullah hazretleri namaza devam ediyordu. Onlar yemeği yiyip bitirdikten sonra yanlarına gelip; “Size verdiğim parayı nereden buldum biliyor musunuz?” dedi. Onlar da; “Bilmiyoruz, söyleyin de bilelim” dediler. “Bu dinârı bana bir genç verdi. Bu zamana kadar onu dünyâya düşkün olmaktan kurtarsın diye Allahü teâlâya hep duâ ederdim. Allahü teâlâ da onu kurtardı” buyurdu. Bundan sonra ben elimde olmayarak gidip eline sarıldım ve “Doğru söylüyorsun üstâdım” dedim ve talebesi olmakla şereflendim.
Ebû Abdullah Sûfî hazretleri sohbetlerinde buyurdu ki:

CÖMERTLİK AYIPLARI ÖRTER!..
“Bir kimse cümle evliyâya hüsn-i zan etse de içlerinden birine etmese Allah katında hiçbirine hüsn-i zan etmemiş olur.”
“Kişinin aklı, hilmi ve yumuşaklığı, cömertliği, ayıplarını örter. Her hâlinde doğru olması, onu kuvvetli kılar.”
“Gönül kapılarının açılmasında elde edilebilecek en büyük nasîb, gaflet hâlinden kurtulabilmektir.”
Bu mübarek zat, vefat etmesine yakın günlerde buyurdu ki:
“Âbidde (Allahü teâlâya çok ibâdet edende) ve ârifte nefse düşmanlık vardır. Fakat ikisinin düşmanlıkları farklıdır. Âbid, nefsinin yaptıklarının kendisi için zararlı olduğunu bildiği için, nefsin yaptığı işlere düşmandır. Ârif ise, işleriyle birlikte, nefsin kendisine de düşmandır. Çünkü nefs, Allahü teâlâya düşmandır.”

Comments are closed.