İbrâhim Hayrânî hazretleri bir gün; “Efendimiz aleyhisselâmın hanımları ve kızları, dünya hanımlarının en üstünü, Onun Eshâbı, Peygamberler hâriç bütün insanların en fazîletlisidir. Onun Ehl-i beytini ve Eshâbını sevmek, her Müslümâna vâcibdir” buyurdu.
Ve ilâve etti:
“Her Müslümân kabre girince, suâl melekleri gelip, önce; ‘Rabbin kim?’ diye soracak, sonra da; ‘Peygamberin kim?’ diye suâl edeceklerdir.”
Şöyle devam etti:
“Sevgili Peygamberimiz vefât edeceği zaman, Cebrâil aleyhisselâm gelip, kendisi için birçok müjdeler getirdi. Ama Efendimiz aleyhisselâm;
“Yâ Cebrâil! Bana, ümmetim hakkında müjde ver!” buyurdular.
Hak teâlâ hazretleri, ümmeti hakkında o kadar müjdeler verdi ki, mübârek kalbi ancak müsterîh olup rahatladı. O zaman Azrâil aleyhisselâm mübârek rûhunu almak için müsaade istedi. İzin verince kabzetti mübârek rûhunu.
BU NE HÂL!..
Bir gün de Cebrâil ile Mîkâil aleyhimesselâm, insan sûretinde Resûlullah’ın huzûruna geldiler. Cibrîl aleyhisselâm Resûlullahın mübârek örtüsünü öpüp yüzüne sürünce, Efendimiz sordular:
“Yâ Cebrâil, bu ne haldir?”
O, edeple arz etti ki:
“Mîkâil’den sorun yâ Resûlallah.”
Efendimiz hazret-i Mîkâil’e sordular.
O da şöyle anlattı:
“Yâ Resûlallah! Cebrâil kardeşim, hazretinize gelmek için yetmiş defâ izin istedi Rabbimizden. Diğer melekler;
“Yâ Cebrâil, niçin bu kadar ısrar ediyorsun?” dediklerinde cevâben; “Mâzur görün ey melekler! Ben Ona âşıkım, görmeden duramıyorum” dedi.