Ömer bin Hattâb, Resûlullahı (gûya) öldürmek için pür hiddet düştü yola. Az sonra Nu’aym bin Abdullah’la karşılaştı. Nuaym mü’min idi.
Yeni îmân etmişti.
Ama Ömer bin Hattâb habersizdi bundan. Nuaym onu bu halde görünce şüphelendi.
Zîrâ silahlıydı.
Ve çok hiddetli.
Seslendi karşıdan: “Yâ Ömer! Bu hiddet ve bu şiddetle nereye, niçin gidiyorsun?”
“Birini öldüreceğim!”
“Kimi öldüreceksin?
“Kimi olacak, Kureyş arasına tefrika sokan, tanrılarımızı beğenmeyen, bizi hor gören Muhammed’i öldüreceğim!”
Nuaym sendeledi.
Sonra toparlanıp;
“Zor bir işe girişmişsin. Hadi başardın diyelim, o zaman Abdülmuttalip oğullarının elinden nasıl kurtulacaksın, seni sağ bırakırlar mı?” dedi.
Ömer’in hiddeti arttı.
Öfkesine öfke kattı. Ve cevap verip; “Demek öyle, anlaşılan sen de onlardansın. Öyleyse önce senden başlayayım!” dedi ve sağ eli hızla kılıcının kabzasına gitti.
Nuaym korktu.
Ve; “Hayır! Ben ecdâdımın dînindeyim. Ama sana garip bir haberim var” dedi
Ömer merak etti:
“Neymiş o haber?”
“Kız kardeşin Fâtıma ile kocası Sa’îd Müslüman oldular. İstersen onlardan başla bu işe.”
Ömer durdu.
Hiç ummadığı bir şeyi işitmişti. Fenâ şaşırdı. Ne diyeceğini bilemedi.
Hemen îtirâz etti:
“Hayır olamaz!”
Nuaym ısrarla; “İnanmazsan git öğren. İşte evleri orada, uzak değil” dedi.
Aklı karıştı.
Hızla o yöne gitti… (Devamı yarın)