Bir adâlet örneği

Hazret-i Ömer radıyallahü anh halîfe iken bâzı eshâbla Şam’a gidiyorlar ve deveye kölesi Mugîre ile nöbetleşe biniyorlardı.
Yolculuk bitti.
Şam’a girilecekti.
Ancak o an deveye binme sırası hazret-i Mugîre’ye gelmişti. Halîfe deveden indi.
Mugîre bindi.
Eshâb-ı kirâm;
“Ey Halîfe! Deveye siz binseniz. Zîra Şamlılar kölenizi devede görürlerse, Mugîre’yi halîfe zannederler” dediler.
Ama kabul etmedi.
Hattâ üzülüp;
“Kalblerimiz îmân nûruyla aydınlandı. Resûlullaha eshâb olmakla şereflendik. Bu ni’mete kavuşmuşken deveye binmemizin ne önemi var?” buyurdu.
Ve şehre girdiler.
Hazret-i Ömer;
“Ey Resûlün eshâbı! Kimin bende bir hakkı varsa, gelip istesin!” buyurdu.
Kölesi öne çıktı.
Ve gâyet edeble;
“Efendim, mühim bir suçum yokken bir defâ kulağımı çekmiştiniz” dedi.
Halîfe memnun oldu.
Ve kölesine;
“Gel öyleyse yâ Mugîre, sen de benim kulağımı çek şimdi ödeşelim” buyurdu.
Eshâb şaşırdı.
Ve edeble;
“Yâ Emîr-el mü’minîn! Dünyaya sizin gibi âdil bir melik gelmemişken, Onun sizden böyle hak istemesi doğru değil” dediler.
Halîfe aldırmadı.
Onlara cevâben;
“Bugün helâlleşmezsek, âhirette daha güç olur. Yâ Mugîre haydi yanıma gel, sen de benim kulağımı çek” buyurdu.
O da geldi.
Azıcık çekti.
Hazret-i Ömer; “Ya kuvvetli çek, ya da hakkını helâl et!” buyurdu. Hazret-i Mugîre; “Helâl olsun” dedi.

Comments are closed.