Bayramda misafirin kalbini zorlamayın!

SÜTLÜ VE MEYVELİLER İYİDİR
Bayram boyunca şerbetli tatlılar ve çikolata gibi glisemik indeksleri yüksek gıdalar kan şekerini hızla yükseltir. Tatlı tüketilmek isteniyorsa makul miktarda sütlü ve meyveliler tercih edilmelidir.

Saygıdeğer okuyucularımız, yarın müşerref olacağımız mübarek Ramazan Bayramı manevi duyguların doruğa çıkmasının yanında başka bir anlam da taşıyor. Bir aydır aç kalan mide için özgürlük bugün başlıyor. Bayram ve sonrasında sağlık problemleriyle karşılaşmamak için “şeker” tadın bazı tavsiyeleri kısaca hatırlamakta fayda var. Bu vesile ile bayramınızı tebrik eder bir ömür boyu mutluluk, huzur ve sağlık dilerim… Dedik ya “mide bayramı”… İyi hoş da başta ikramlar olmak üzere hamurlu, şekerli ve yağlı ikramları o kadar abartıyoruz ki, sevdiklerimizin sağlığını tehlikeye attığımızın farkına bile varamıyoruz.

İKRAMLARI SADECE TADIMLIK ALIN
Hayatımız boyunca daima sağlıklı, zinde ve dinamik kalabilmenin formülü; her zaman yeterli ve dengeli beslenmektir. Ramazan Bayramında yeme özgürlüğüne kavuşmuş olmanın psikolojisi ile normalden fazla gıda tüketimine meyilli olmak, başta kalp ve damar hastalıkları olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkartır. İkram edilen her şeyi bitirmek yerine, sadece tadına bakmakla hem sağlığımızı korumuş, hem de ev sahiplerini mutlu etmiş oluruz.
Ramazan Bayramında normal yeme düzenine geçildiğinde psikolojik olarak daha fazla yeme hatasına düşülmemelidir. Çoğumuzun iftarda yaptığı gibi, “nasılsa oruç bitti, şimdi yeme zamanı” diyerek aşırı miktarda mide ve bağırsaklarımıza yüklenmemeliyiz. Her zaman olması gerektiği gibi irademize hakim olmayarak bayramda sağlıklı ve dengeli beslenmezsek, aşırı yeme sonucu birçok hastalık kapımızı çalabilir. Şekerli ikramların bol olduğu bayramda diyabetliler kesinlikle iradelerine hakım olmalılar.

“3 GÜNDE KİLO MU ALINIR”
Bayramda artan şeker ve çikolata, ağır hamur işleri ve tatlı tüketimi; hazımsızlık, karın ağrısı ve ishal gibi sağlık problemlerinin ortaya çıkmasına yol açtığı gibi şeker, tansiyon, kalp-damar ve karaciğer hastalarının durumlarının daha da kötüleşmesine yol açar. Bu sebeple bayram ziyaretlerinde sunulan bu tür ikramlara çok dikkat edilmeli ve mesafeli yaklaşılmalıdır. Muhtevalarındaki yoğun şeker ile vücudun boş ve anlamsız bir enerji alımına yol açan bayram atıştırmaları, kilo problemi olan kişilerin durumlarını daha da kötüleştirir.

MİNİKLERE DE DİKKAT EDİN!
Aşırı çikolata ve tatlı tüketimi çocuklarda ishal ve kusmaya sebep olabileceği ve 20-30 yaşlarında ortaya çıkabilecek kalp ve damar hastalıkları zemin hazırlanmaması için çocukların bu yiyecekleri tüketmelerine mutlaka sınırlama getirilmelidir. Böylece hem ileri yaşlarda devamlı sağlıklı, zinde ve dinamik kalmak, hem de bayram günlerini daha güzel ve sağlıklı geçirmeleri sağlanmış olur.

BAYRAM SABAHI…
Hafif bir kahvaltı ilk günde iyi gelir

Bir ay boyunca dinlenen midemizi yavaş yavaş oruç sonrasına hazırlayalım. Buna ise bayram günlerinde başlamak gerekir.

> Bayram günlerinde güne hafif bir kahvaltı ile başlanmalı. Yemekler gün içerisinde az az miktarlarda öğünlere dağıtılarak tüketilmelidir. Öğle ve akşam yemekleri yağ miktarları düşük, kan şekerini hızla yükseltmeyecek besinlerden oluşmalı; öğünler tüm besin gruplarını içermelidir.
> Ramazan süresince kişilerde sıvı alımı düşer. Bu yüzden mutlaka bayramlarda ve sonrasında başta su olmak üzere ayran, az yağlı süt, taze sıkılmış meyve suları gibi su oranı yüksek sıvı gıdalar ile günlük ihtiyacımız olan 2 litreye ulaşmak gerekir.
> Bayramda gelen misafirlerinize ikramda; şekerin ve çikolatanın yerine rahatlıkla bulabileceğiniz kuru kayısı, kuru üzüm ve kuru incir ikram edilmeli, böylece misafirlerimizin kan şekerlerini düzenlemelerine yardımcı olurken, ikram sırasında atıştıracağımız için, bizim de ara öğün ihtiyacımız karşılanmış olur.

MERDİVENLERİ KULLANALIM
> Ziyaretlerimiz sırasında ikram edilen şeker ve çikolatayı mümkün olduğu kadar yemeyin. Ardından ikram edilen çay kahveyi şekersiz veya tatlandırıcı ile içelim.
> Ziyaretlere giderken yürümeye, asansör yerine merdivenleri kullanmaya özen gösterirsek hem kalori harcar, hem de kan şekerimizi düzenleriz.
> Ana yemekler için ucuzlayan ızgara veya fırında buğulama balığı tercih edelim. Zeytinyağlı salata ve sebze yemekleri ile menülerimizi zenginleştirelim.

SİZİN DEPRESYONUNUZ HANGİ TİP?

MASKELİ DEPRESYON

Bazı insanlar sıkıntılarını başka davranışlarla maskeler, bazısı karşısındakine yansıtır, bazıları ise içine atarak… Ancak bazıları var ki maazallah cinnet geçirecek kadar kontrolü kaybetmiştir, majör şekilde intihara sürükleniyordur..

Yoğun bir duygu durum bozukluğu olan depresyon, bizde veya çevremizde değişik şekillerde kendini gösteriyor. Ancak bunun farkına varamamak ileride çok daha içinden çıkılmaz haller alacağından geçen hafta başlattığımız konuya “Depresyon Çeşitleri” ile devam ediyoruz.

DEPRESİF REAKSİYON
Kişinin başına gelen belli bir olaydan kaynaklanır. Derin üzüntülü bir duygu hali ön plandadır. Çoğu defa çok ciddi bir durum olmayıp geçicidir. Şikayetler şiddetli olabilir ama genellikle tedavi gerektirmez ve 2 hafta ile 6 ay arasında kendiliğinden iyileşir.

KRONİK DEPRESYON
Şikayetler şiddeti depresif reaksiyona benzer ama en az 2 yıl olmak üzere daha uzun sürer. Nörotik depresyon, depresif kişilik, nevrasteni diye nitelendirilen hastalarda en az 2 yıl süren ve çok ağır olmayan depresyonun bu tipinde; uyku bozuklukları, hiçbir şeyden mutlu olamama, müzmin karamsarlık hali, halsizlik, yorgunluk, istek ve ilgi azlığı, güvensizlik hissi gibi çeşitli bedeni şikayetler olur. Bu bozuklukta birkaç gün, birkaç hafta iyilik dönemleri görülebilir ancak 2 ayı geçmez.

MAJÖR DEPRESYON
Ağır depresyon nöbetleriyle gelen ve tedaviyle tam düzelen bir özelliğe sahiptir. Toplumun her kesiminde görülebilir. Ciddi bir rahatsızlıktır. Davranış bozuklukları, hatta intihar bile görülebilir. Hastalarda sadece derin üzüntü ve çökkünlük hali değil, aynı zamanda günlük olaylara karşı ilgisizlik, aşırı yorgunluk, uyku problemleri, suçluluk ve değersizlik hissi de vardır. Belli nöbet dönemleri halinde seyreder. Hastaların çoğu ilk nöbetten kurtulsa da nüks ihtimali yüksektir. Majör kendiliğinden başlayabilir veya depresif reaksiyonda olduğu gibi olayı başlatan belli bir travma veya stres vardır. Hastalarda intihara teşebbüs olabileceği için mutlaka tedavi edilmelidir.

DOĞUM SONRASI DEPRESYON
Lohusa kadınların yaklaşık %10-20’’si doğum sonrasında depresyon girer. Şikayetler birkaç haftadan 1 yıla kadar sürebilir. Bazı annelerde doğumdan sonra gelip geçici ağlama nöbetleri, güçsüzlük, takatsizlik, halsizlik, sıkıntı, üzüntü, bebeğe karşı ilgisizlikle kendini gösteren bir durum yaşarlar. Destekleyici ve moral tedavilere müspet cevap verirler. Doğum sonrası 1 ila 3 ay içinde gelişen; karamsarlık, üzüntü, yetersizlik, hiçbir şeyden zevk alamama, çocuğa ev işlerine bakamama halleri şekline tam bir depresyon geçirilebilir. Tedaviyle düzelir. Bazı annelerde depresyonunun bazı belirtileri uzun süre kalabilir.

MASKELİ DEPRESYON
Bu durumda klasik depresyon belirtileri yerine: Bedenin değişik yerlerinde ağrılar, sızılar, uyuşmalar, karıncalanmalar, hissetme azlığı, karakter bozuklukları, cinsel alanda ve beslenme ile ilgili davranışlarda bozukluklar; alkolizm ve madde bağımlılığı gibi durumlar ön plandadır. Yani temeldeki depresyon maskeli şekilde vücutta somatik şikayet ve belirtilerle dışa yansımıştır.

ATİPİK DEPRESYON
Hastada depresif duygu durum bozukluğu dikkat çekmekle beraber, diğer belirtiler tipik depresyon bulgularına uymaz. Şikayet ve belirtilerde gün içi değişmeler görülür. Bu hastalarda takıntılar, saplantılar, kuruntular ön plana çıkar. Mesela su muslukları, tüpün düğmesi, ütü fişi sürekli kontrol edilir. Bazen yoldan dönülüp tekrar, tekrar bakılır. Bedendeki fizyolojik değişiklikler organlardaki bir bozukluğun habercisi gibi algılanır. Çeşitli korkular geliştirilir. Dışarıdan bakıldığında rol gibi algılanacak davranışlar gösterebilirler. Atipik depresyonlu insanlar her zamankinden fazla yemek yer, aşırı kilo alırlar. Kollarda ve bacaklarda aşırı güçsüzlük vardır. Beklenmedik tarzda alkole, maddeye, kumara aşırı düşkünlük, aile ve iş hayatından uzaklaşırlar. İzahı pek mümkün olmayan cinsel uyumsuzluklar dikkati çeker.

DEPRESYONDA MIYIM?

Aşağıdaki belirtilerin en az 5’i sizde varsa mutlaka doktora başvurarak psikiyatrik destek almaya gidin…
1- Anksiyete (endişe, kaygı, korku, sıkıntı hissi)
2- Sürekli yorgunluk hissi, uyku hali veya bozuklukları
3- Aşırı kilo alma ya da kaybetme, sinirlilik
4- Belli bir konuya odaklanamama, çok konuşma
5- İnsanlardan uzaklaşma, yalnız kalma isteği
6- Sebebi belli olmayan baş, boyun ve sırt ağrıları
7- İntihar ve yaşamanın anlamsız olduğu düşüncesi
8- Hiçbir şeyden zevk alamama, cinsel arzuda isteksizlik
9- Geçmişe dönük pişmanlık, kararsızlık, öz güven kaybı
10- Şekerli gıdalara düşkünlük…
Unutmayın depresyon tedavisi ertelenirse hastalığın şiddeti artar, hatta tedavi edilmeyen vakalarda psikoza dönüşerek cinnet vakalarına bile yol açabilir!

> HAFTAYA: GENÇLERDE DEPRESYON

Comments are closed.