Nefsine sultân ol!

Hârun Reşid bir gün Fudayl bin İyâd hazretlerine geldi ve nasîhat istedi kendisinden. Hazret-i Fudayl;
“Pekâlâ” dedi.
Ve Ona dönüp; “Ey Hârun! Sen şimdi sultânsın ama asıl sultânlık, nefsine hâkim olup, bir günah işlememektir” buyurdu.
O nasîhat ediyordu.
Sultân ferahlıyordu.
Hazret-i Fudayl devam etti: Ey Hârun! Büyük baban hazret-i Abbâs, bir gün Resûl-i ekrem Efendimize; “Beni, bir kavim üzerine emîr yap!” dedi.
Ve cevap bekledi:
Efendimiz Ona;
“Seni nefsinin üzerine emîr yaptım!” buyurdu. Yâni Kendi nefsini itâate getirmen, bin yıllık ibâdetten hayırlıdır, demek istedi.
Peygamberimiz sözüne devamla;
“Ey amcam! Bir kavme başkan olmak, pişmanlıktır“ buyurdu. Hârun Reşîd çok duygulanmıştı. Hazret-i Fudayl’e;
“Yine söyle!” dedi.
Büyük Velî;
“Sultânlık büyük vebaldir” buyurdu. Ve şunu anlattı:
Ömer bin Abdülazîz hazretleri, sultân olduğu zaman o devrin ulemâsından Sâlim bin Abdullah hazretlerine mektup yazdı.
O mektubunda;
“Çok ağır bir yükün altına girdim. Altından kalkabilmem için bana ne tavsiye edersin?” diye sordu.
Hazret-i Sâlim cevâp olarak;
“Bunun için teb’andan yaşlı kimseleri baban, gençleri kardeşin, çocukları evlâdın, kadınları anan, kızları da bacın bil” buyurdu.
Ardından da;
“Sen bu yakınlarına nasıl davranıyorsan, teb’ana da öyle davran. Yoksa âhirette azabtan kurtulamazsın” buyurdu.

Comments are closed.