Fudayl bin İyâd hazretlerinin bir oğlu vardı ki, ne zaman Kur’ân-ı kerîmi dinlese, âhiret korkusundan bayılır, düşerdi. Bir gün babasının yanına bir hâfız geldi.
Sesi çok güzeldi.
Ona oğlunu gösterip;
“Şu oğluma güzel sesinle Kur’ân-ı kerîm oku. Ama Zilzâl ve Kâri’a sûrelerini okuma sakın!” buyurdu.
Hâfız merak edip,
“Neden?” deyince;
“Çünkü azâb âyetlerini dinlemeye tâkat getiremez. Cehennem korkusundan bayılır, hattâ ölebilir” buyurdu.
Hâfız durumu anlayıp;
“Peki efendim” dedi.
Ve gidip, Kur’ân-ı kerîm okumaya başladı çocuğa. Ama unutup, “Kâri’a” sûresini de okudu. Dördüncü âyetini okuyunca çocuk “Allah!” deyip düştü.
Baktılar ölmüştü.
Babasına söylediler.
Fakat mübârek zât üzülecek yerde, gayr-i ihtiyârî tebessüm etti. Kedisine; “Bu zaman gülünecek vakit midir efendim?” dediler.
Onlara cevâben;
“Resûle uydum” dedi.
“Nasıl?” dediklerinde; “Resûlullahın da oğlu vefât etmişti. Efendimize yapılan, bana da yapıldı. Onu düşünerek sevinip güldüm” buyurdu.
DUÂ EDİN!
Bir gün de; “Mü’minin arkasından yapılan duâ kabul olur. Hattâ onun için ne duâ ettiyse, aynı şeylere kendisi de kavuşur” buyurdu.
Dinleyenler merak edip;
“Nasıl?” diye sordular.
“Meselâ birine gıyâbında duâ etseniz, bir melek de size; “Sen bu kardeşin için ne istediysen, o şeyleri Hak teâlâ sana da versin” diye duâ eder. Melek günahsız olduğu için, duâsı kabul olur” buyurdu.