Hiç paran var mı?

Habîb-i Acemî hazretleri büyük Velîdir. Bir gün yaşlı bir kadıncağız çok telâşlı olarak bu zâtın huzuruna geldi.
Ama çok üzgündü.
Gözyaşları içinde;
“Efendim, oğlum kayboldu. Ayrılığına dayanamıyorum. Ne olur, oğlumu bana göndermesi için duâ edin” diye yalvardı.
Hazret-i Habîb sordu:
“Hiç paran var mı?”
Kadıncağız; “Sâdece iki gümüşüm var” deyince, “O parayı fakîrlere dağıt da gel” buyurdu.
Kadıncağız;
“Pekâlâ” dedi.
Ve bütün parasını fakîrlere dağıtıp geldi. Hazret-i Habîb; “Şimdi evine git, çocuğun inşâallah gelir” buyurdu.
Kadın eve döndü.
Oğlunu evde gördü.
Sevincinden ağlayıp, Allahü teâlâya şükr-etti. Sonra çocuğunu alıp Habîb-i Acemî hazretlerinin yanına götürdü.
Hazret-i Habîb çocuğa bakıp;
“Evlâdım sen günlerdir nerelerdeydin, şimdi buraya nasıl geldin, haydi bize anlat” buyurdu.
Çocuk şöyle anlattı:
Kirman ilinde idim. Bir ara; “Ey Rüzgâr! Habîb’in duâsı hürmetine bu çocuğu al, evine bırak” diye bir ses duydum. Bir de baktım ki evdeyim.

NİÇİN?AĞLARSIN?
Habîb-i Acemî hazretlerinin yanında her ne zaman Kur’ân-ı kerîm okunsa, duygulanıp ağlardı.
Kendisine;
“Sen Acemli’sin ve Fârisî konuşuyorsun. Arabî bilmediğin halde ne için ağlarsın?” diye sordular.
Cevâbında;
“Evet lisânım Acemî ise de, kalbim Arabî’dir” buyurdu.

Comments are closed.