Sümeyye Hâtun “radıyallahü anhâ”, ilk îmân edenlerden ve ilk kadın şehîd. Ebû Cehil alçağı, Onu kırbaçlarken, bir yandan da ağır hakâretler ediyordu. Ama o vurdukça, hazret-i Sümeyye; “Lâ ilâhe illâllah!” diyor ve hiç tâviz vermiyordu îmânından.
Ebû Cehil şaştı.
Hattâ çıldırdı.
Mübârek kadının ayaklarına birer urgan taktı. Uçlarını iki ayrı deveye bağlatıp, ters istikâmetlere doğu sürdü hayvanları. Tüyler ürperten bir vahşet tablosu! İnsanlığın yüz karası bir çılgınlık! Ama O, vücûdu parçalanırken bile bir şeyi haykırıyordu:
Yalnız bir kelimeyi.
“Lâ ilâhe illâllah!”
Hazret-i Sümeyye’nin temiz rûhu Cennete uçtu. O şehîdler ki, ölüm acısı duymaz, suâle çekilmez, cesetleri çürümez. Dahası, bilmediğimiz bir hayatla diridirler. Çünkü şehîdler ölmez!
ÖLDÜ DİYE GİTTİLER
Hazret-i Ammâr’a “radıyallahü anh” çok işkence ettiler. Çıplak vücûduna çelik zırh giydirip, kızgın güneşin altında sâatlerce bekletirlerdi. Bir gün yine öyle yaptılar. Sıcaktan kızan demirler, vücûdunu kavuruyor, kemiklerinin iliğini eritiyordu.
Az sonra bayıldı.
“Öldü” sandılar.
Ve çekip gittiler. Mübârek sahâbî kendine geldiğinde, güneş batmak üzereydi. Binbir güçlükle doğrulup, âdeta sürünerek Resûlullahın huzûruna çıktı.
Tâkatsizdi.
Tükenmişti.
“Yâ Resûlallah! azâbın her çeşidini tattık” dedi. Ağlıyordu. Efendimiz, Onun gözyaşlarını mübârek elleriyle silerken; “Allahım! Ammâr sülâlesinden hiç kimseye Cehennem azâbını tattırma!” diye duâ buyurdular. Ne büyük şeref!